Ali bin Muvaffak ki, alim ve veli bir zat,
Bir gün talebesine ÅŸöyle etti nasihat:
(Halis mümin odur ki, ödü kopar günahtan.
Ufak bir günah için, hayâ eder Allah’tan.
Kötü bilmez kimseyi, asla etmez su-i zan.
Bunun çirkinliÄŸini bilmiyor çoÄŸu insan.
Halbuki bir Müslüman, çok nafile ibadet,
Yaparak, ömür boyu eylese buna gayret,
Bunlardan kazandığı o sevapları, yine,
Mesela terazinin konsa bir kefesine,
Öbürüne de bir tek su-i zan seyyiesi,
Konulsa, ağır gelir iÅŸbu günah kefesi.
Çünkü kul hakkı olup, vebali çok büyüktür.
Ahirete kalırsa, tahammülü zor yüktür.)
Bir gün de, huzuruna gelerek bir Müslüman,
Nasihat isteyince, buyurdu ki o zaman:
(Günah iÅŸleyeceksen, iyice düÅŸün, taşın.
Allah’ın gönderdiÄŸi bir rızkı yeme sakın.
Ona isyan etmeyi düÅŸünüyorsan ÅŸayet,
Onun mülkünden çık da, baÅŸka yerde isyan et.
Hem mülkünde oturup, hem rızkını yiyerek,
Hem de gördüÄŸü yerde, olur mu isyan etmek?
Melekül mevt gelince almak için ruhunu,
Müsaade etme sakın ve yanından kov onu.)
O Müslüman dedi ki: (Efendim, nasıl olur.
İmkan var mı hiç buna, melek nasıl kovulur?)
Buyurdu ki: (Öyleyse tövbe eyle durmadan.
Zira ölüm meleÄŸi ani gelir çok zaman.
Mezarda Münker-Nekir ismindeki melekler,
Gelirse, kov onları süale çekmesinler.)
Dedi ki: (Ey efendim, kovamam ben onları.)
Buyurdu ki: (Öyleyse hazırla cevapları.)
Bir gün de bir Müslüman, gelerek bu veliye,
Rica etti: (Bana bir nasihat eyle) diye.
Buyurdu: (Bir günaha, deme sakın bu ufak.
Sen onunla Rabbine asi oldun, ona bak.
Günahın küçüÄŸü de büyüktür, eyle hayâ.
Çünkü isyan etmektir o da Hak teâlâya.)
Birine mektup yazıp, buyurdu ki: (Evladım,
Ecel, hep ardımızdan geliyor adım adım.
Hesaba çekilmeden, görün hesabınızı.
Ölmeden tövbe edip, isteyin affınızı.
Zira kıyamet günü, mazeret kabul olmaz.
Tövbe için, bu günden müsait gün bulunmaz.
Herkes, amelleriyle gelir mahÅŸer yerine.
İnsanların halleri, benzemez birbirine.
Ne mutlu ÅŸu kula ki, çok azdır günahları.
Ne yazık ÅŸunlara ki, ArÅŸ’a çıkar ahları.) |