Abdurrahman-ı Tahi, âlim ve veli bir zat.
Bir gün sevdiklerine ÅŸöyle etti nasihat:
(Allahü teâlânın sevgisine kavuÅŸmak,
Kalb-i selim sahibi olmakla olur ancak.
Yani kalb temizliÄŸi, bir de ihlas gerektir.
Rabbimizin sevgisi, o zaman kalbe gelir.
Kalbin temizliÄŸi de, o Resule inanmak,
Sevip, tâbi olmakla müyesser olur ancak.
Bunu elde etmenin birinci yolu ise,
Bir veliyi tanıyıp kavuşmaktır feyize.
Yani hayatta olan bir zatı tanımaktır.
Kalbini, o velinin kalbine bağlamaktır.
Onun sohbetlerinde, her ÅŸeyden daha evvel,
İman ve itikadı öÄŸrenmektir mükemmel.
Lakin o zat, hakiki bir veli olmalıdır.
Zira veli olmanın alametleri vardır.
O kimsenin her söz ve hareketi eÄŸer ki,
İslam’a uygun ise, velidir elbette ki.
Böyle gerçek bir veli bulunmazsa hayatta,
Olur vefat eylemiÅŸ bir büyük veli zat da.
Böyle vefat eylemiÅŸ bir veli sevilirse,
KavuÅŸulur yine de o veliden feyize.
Zira vefat etse de, bu arif ve veliler,
Yine de taliplere feyiz verebilirler.
ÖlmüÅŸ bir evliyadan feyz alırsa bir kimse,
O zatın üveysisi denilir o kimseye.
Evliyanın büyüÄŸü Muhammed Masum dahi,
Birine mektup yazıp ÅŸöyle buyurdular ki:
(İmam-ı Rabbani’nin mezarını ziyaret,
Niyetiyle gelmeniz, iyi olur begayet.
O Serverin kalbinden yayılan nur ve feyiz,
Şimdi, onun kabrinden yayılıyor, biliniz.
Hindistan’da küfür ve günahın zulmetleri,
Karartıyor ise de gerçi ruh ve kalbleri,
Lakin yine buradan yayılıyor feyiz, nur.
Nitekim ab-ı hayat, zulumatta bulunur.
Bu gün, Medine’deki nur ve feyz kaynağından,
Evliyanın kalbleri yolu ile yayılan,
Nurların çıktığı yer, Serhend vilayetidir.
Burası, Hindistan’ın sanki kalbi gibidir.
O Resulün mübarek kalbinden çıkan nurlar,
Åžimdi, bütün cihana buradan yayılırlar.
Allah’ın rızasına kavuÅŸmak için, bugün,
Ziyaret etmelidir kabrini bu büyüÄŸün.
Kıymetini bilmeyen, nimete kavuşamaz.
Nitekim nezle olan, misk kokusu duyamaz.
İstifadenin şartı, inanmak ve sevmektir.
Bir de istifadeyi, ÅŸiddetle istemektir.)
|