Abdullah-ı Åžemdini, büyük âlimlerdendir.
İnsanların kalbini, ilmiyle etti tenvir.
Bir gün, talebesine buyurdu: (Dinde cihad,
Sıkıntılı bir iÅŸtir, onun için sabır ÅŸart.
Sabredenler kazanır, hizmette kızmak olmaz.
EÄŸer öfke olursa, muvaffak olunamaz.
Kötülük edene de, yapmalıdır iyilik.
Hakiki mümin olan, yapamaz çünkü kemlik.
Kim böyle davranırsa, bulur rahat ve huzur.
Hatta ömrü uzayıp, bedeni sıhhat bulur.)
Bir gün de buyurdu ki: (Daima af ediniz.
İnsanların aybını, ifşa eylemeyiniz.
Kim örtücü olursa kulların günahını,
Allah da kıyamette, örter onun aybını.
Nasıl davranmasını istersen Rabbin sana,
Sen dahi öyle davran, dünyada her insana.
Merhametli olursan, merhamet olunursun.
EÄŸer zulüm yaparsan, sen zulüm bulursun.
Müslüman, mütevazı, alçak gönüllü olur.
Böyle davrandıkça da, bulur rahat ve huzur.
Bir gün, bize yemeÄŸe gelmiÅŸ idi üstadım.
ÇeÅŸitli yemeklerden, önceden hazırladım.
Onlardan bazısını sofraya koydum, fakat,
Bir tekini, yüksek bir yere koydum muvakkat.
Öbürleri yenince, koyacaktım onu da.
Ve lakin dalgınlıktan unuttum o arada.
Nihayet yemek bitti ve biz kalktık sofradan.
Onu unuttuÄŸumu, ben fark ettim sonradan.
Lakin buna üzüldüm, kırıldı kalbim gayet.
Üstadım buyurdu ki: (Kabul oldu bu davet.
Zira kalb kırılırsa bir ziyafette eğer,
Hak indinde o amel, bulur kıymet ve değer.
Hem yukarda değil de, olsaydı o da yerde,
DiÄŸer taamlar gibi, yenirdi o yemek de.
Ama bak unutuldu, yüksekte olduÄŸundan.
Zira hep mahrum kalır, böyle yüksekte olan.)
Bir gün de buyurdu ki: (Namaz, dinde direktir.
Zira Müslüman demek, sanki namaz demektir.
İşin başı namazdır, mümindir namaz kılan.
EÄŸer kılmıyor ise, ÅŸüphelidir o zaman.
Hiç özrü olmaksızın, sırf tembellik ederek,
Beş vakit namazından, kazaya kalsa bir tek,
Cezası, affolmazsa Cehennemde yanmaktır.
Zira Rabbin emrini, bu, hafife almaktır.
Acele kaza etmek lazımdır o namazı.
Yoksa, zaman geçtikçe, kat kat artar cezası.
Yani o farz namazı kaza edecek kadar,
Sonradan boÅŸ, müsait geçtikçe dakikalar,
AteÅŸte yanacağı müddet de çoÄŸalır hep.
Öyleyse kul Rabbinden, etmeli hayâ, edep.)
|