Abdülaziz Dirini, halis Allah adamı.
Sohbeti, giderirdi, kalbden tasa ve gamı.
Bu zat buyuruyor ki: (Bir gevÅŸeklik ve gaflet,
İçinde yaşıyorlar insanlar bugün, hayret!
Uyanmamız lazımdır acele bu gafletten.
Yoksa, olmaz kurtuluÅŸ ebedi felaketten.
İbadetten kaçmanın, iki sebebi vardır.
Biri, İslamiyet’e kesin inanmamaktır.
İkincisi, İslam’a inansa da faraza,
Pek önem vermemektir emirlere, farzlara.
Yani bu emirleri, mevki sahibi olan,
Kimselerin emrinden, hafif görür çok insan.
Her iki sebeple de ibadetten kaçınmak,
Mümine yakışmayan kötü bir haldir ancak.
Zira iman etmenin iÅŸareti, bir tektir.
O da, ibadetleri yerine getirmektir.
Nitekim Resulullah, açıkça, tekrar tekrar,
O sonsuz azapları bildiriyor aÅŸikâr.
O, sadık ve emindir, söylemez asla yalan.
O, hak söyleyicidir, doÄŸru söyler her zaman.
Şimdi bazı insanlar, Ona inanmıyorlar.
Yahut inansalar da, hiç önem vermiyorlar.
O halde o Resule, bir yalancıya olan,
Güven dahi olmazsa, nasıl olur o iman?
(İmanım vardır) demek, insanı kurtaramaz.
Dinin emirlerine uymak da lazım esas.
Öyleyse ey Müslüman, eyle hemen istiÄŸfar.
Åžehadeti söyleyip, iman et ÅŸimdi tekrar.)
Biri ona sordu ki: (İman ile dünyadan,
Gitmek için, acaba ne yapmalı Müslüman?)
Buyurdu: (Bunun yolu, en son Allah demektir.
Son söz Allah olmazsa, o zaman felakettir.)
Adam bunu öÄŸrenip, gidiyorken evine,
Çağırdı o adamı yanına tekrar yine.
Buyurdu ki: (Evladım, öÄŸrendin cevabını.
Ne zaman anacaksın peki Allah adını?)
Dedi ki: (Son nefesim gelince, iÅŸte o an,
Hemen Allah demeye başlarım ben o zaman.)
Buyurdu: (Ne zamandır o dediğin son nefes?)
Dedi: (Allah’tan baÅŸka, onu kimse bilemez.)
Buyurdu: (Åžu anda da gelebilir mi yani?)
Dedi: (Hiç belli olmaz, çok zaman gelir ani.)
Buyurdu: (Åžimdi ecel gelebilir diyorsun.
Niçin Allah demeyi, sona bırakıyorsun?
Şimdiden acele et, an Rabbinin adını.
Belki ölebilirsin, ne beklersin yarını?
Ecel, öyle aniden gelebilir ki evlat,
Bir kez Allah demeye bulunmaz belki fırsat.
Öyleyse sen ÅŸimdiden baÅŸla Allah demeye.
Belki olmaz zamanın, son anda söylemeye.) |