Alaaddin Halveti, ilim ehli bir zattı.
İşi hep, okumak ve talebe okutmaktı.
Çok fazla korkuyordu Allahü teâlâdan.
Yine bir sohbetinde, buyurdu ki bir zaman:
(Hakiki bir Müslüman, önce ilmihalini,
ÖÄŸrenip, buna göre düzeltir her halini.
EÄŸer günah iÅŸlerse, üzülür, kalbi yanar.
Artık unutmaz onu, tâ ölünceye kadar.
(Ben, Rabbime nasıl da isyan ettim) diyerek,
PiÅŸman olur ve aÄŸlar, göz yaÅŸları dökerek.
İyi iş yapsa dahi, kusurlu, noksan bulur.
Ve o işi, bir daha hatırlamaz, unutur.
Her gün akÅŸam olunca, kendine sorar ki hep:
(Ey nefsim, Allah için ne yaptın bugün acep?)
Gece gün kendisini hem çeker ki hesaba,
DüÅŸmesin ahirette Cehenneme, azaba.
Dünya düÅŸüncesini kalbinden söküp atar.
Ahirette, azaptan kurtulmaya yol arar.
Gönlünden, tam olarak atar uzun emeli.
Zira iyi bilir ki, çok yakındır eceli.
Dünya için çalışıp, kazansa da pek fazla,
Dünya muhabbetini kalbine sokmaz asla.
Zira onun kalbinde, vardır Allah sevgisi.
Bir kalbde iki zıttan, bulunmaz her ikisi.
Halis mümin odur ki, ödü kopar günahtan.
Haram iÅŸlerim diye, korkudan titrer her an.
Kırık, mahzun kalb ile yapar ibadetini.
Sonra da, istiÄŸfara muhtaç bulur hepsini.
Ahiret derdi ile dertlenmiÅŸtir o hepten.
Bütün yaptıklarına, tövbe eder yürekten.)
Dediler ki: (Efendim, mümine yakışmayan,
Kötü iÅŸleri dahi, eyleyin bize beyan.)
Buyurdu ki: (İnsanın, heva ve hevesine,
Uyarak iÅŸ yapması, zulümdür kendisine.
İşlediÄŸi günahı, küçük görse o ÅŸayet,
Olamaz onun için, bundan büyük felaket.
İnsanların düÅŸtüÄŸü, korkunç hastalıkların,
Biri de, gıybetini yapmaktır bir insanın.
Gıybet, iki cihanda, felakete sebeptir.
Milletleri içerden kemiren bir afettir.
Kendisini beÄŸenen kimseler yapar bunu.
Tatmin eder böylece, nefsinin arzusunu.
Ey akıl sahipleri, düÅŸünün, ibret alın!
Henüz ecel gelmeden, ölüme hazırlanın.
Siz günah iÅŸlerseniz bu dünyada gülerek,
Yanarsınız orada, ah-ü figan ederek.
AteÅŸ deyip geçmeyin, düÅŸünün üzerinde.
Tutun parmağınızı bir kibrit alevinde.
Öyleyse, üstünüzden atın da bu gafleti,
Görün artık gelecek o korkunç akıbeti.)
|