Yakub-i Germiyani, gönül ehli bir kiÅŸi.
İnsanları ateşten kurtarmaktı tek işi.
Her hali, insanlara olurdu ibret ve ders.
Hep güler yüzlü idi, severdi onu herkes.
O, bir gün buyurdu ki: (Kaçının kul hakkından.
Mahşerde, zor kalkılır zira bu hak altından.
En iyisi, dünyada hemen helallaÅŸmaktır.
Ahirete gidince, tekrar uğraşmamaktır.
Ahirete kalırsa eğer alacağınız,
Hakkınız ne kadarsa, o kadar alırsınız.
Yok, helal ederseniz dünyada onu fakat,
Bin katı alırsınız, ahirette mükafat.
Ters dahi dönebilir o hesap ahirette.
Orada borçlu çıkıp, kalırsınız hayrette.
Nice alacaklılar vardır ki zira o gün,
Borçlu hale düÅŸer de, helak olur büsbütün.)
Bir gün de buyurdu ki: (Dinimiz üç esastır.
Önce ilim ve amel, üçüncüsü ihlastır.
Bir iÅŸi, Allah için yapmazsa eÄŸer bir kul,
Hak teâlâ indinde, olmaz iyi ve makbul.
Bir amelin, indallah kabul olması için,
İhlasla yapılması lazım gelir o işin.
İhlassız iÅŸler için, verilmez bir ÅŸey sana.
Eski paçavra gibi çarpılır suratına.
Bir iÅŸin halisiyle bozuÄŸu da, zahiren,
Çok benzer olsa bile, ayrıdır birbirinden.
Hakiki çiçek ile, yapma, sun'i bir çiçek,
Ne kadar benzese de, ayrıdır, bu bir gerçek.
Musa aleyhisselam, giderken Tur dağına,
Yarı yolda, bir abid çıkıverdi yoluna.
Ve hazret-i Musa'dan etti ki ÅŸöyle talep:
(Allah’a sual et ki, razı mı benden acep?)
Musa Nebi, (Sorayım) buyurup ona yine,
Bunu, Tur-i Sina'da sual etti Rabbine.
Hak teâlâ buyurdu: (Razı deÄŸilim asla.
Zira ibadetini o yapmıyor ihlasla.)
Yine buyuruyor ki Behaeddin Buhari:
(Mekke'de, görmüÅŸ idim sakallı, yaÅŸlı biri.
Kâbe’nin örtüsüne sarılmış yalvarıyor.
Gözlerinden sel gibi, yaÅŸlar yuvarlanıyor.
Kalbine nazar ettim, dünyaya etmiÅŸ meyil.
Yani o yalvarışı, samimi, halis değil.
Bir genci de gördüm ki, hem Mina pazarında,
Çok büyük alışveriÅŸ yapıyordu o anda.
Kalbine nazar ettim, eser yoktu dünyadan.
Bir an gafil deÄŸildi, Allahü teâlâdan.
İhlasla yaptığından genç o alış veriÅŸi,
Hak teâlâ indinde makbul idi o iÅŸi.
Zira cenâb-ı Allah, ihlası beÄŸeniyor.
İhlassız amellere, bir karşılık vermiyor.) |