Ebu Ali Rodbari, büyük âlim ve veli.
Sohbeti, her insana olurdu faideli.
Bu Allah adamına sordu ki bazı gençler:
(Rahat yaÅŸamak için, ne yapmak icab eder?)
Dedi: (İki cihanda rahat yaÅŸamak için,
Önce iman etmesi lazım gelir kiÅŸinin
İman eden bir kimse, kaçarsa hem haramdan,
İbadet de yaparsa, olur kâmil Müslüman.
İman, altı esasa inanmakla beraber,
DiÄŸer hükümlere de inanmak icab eder.
Hakiki Müslümandan, razıdır Hak teâlâ.
Bu nimete kavuÅŸmak için de, en evvela,
Ehl-i sünnet üzere, doÄŸru inanmalıdır.
İbadetleri dahi, ihlasla yapmalıdır.)
Bir gün de buyurdu ki: (İman, büyük nimettir.
Elden çıkacak diye, tir tir titremelidir.
Bir Müslüman, imansız ölmekten korkmaz ise,
Son nefeste imansız ölebilir o kimse.)
Buyurdu: (Ahirette kurtulmak için, insan,
Olması lazım gelir, önce halis Müslüman.
Yani doÄŸru bir iman, itikat edinmeli.
Sonra, İslamiyet’i iyice öÄŸrenmeli.
Bir Müslüman evladı, evlenecek bir çaÄŸa,
GeldiÄŸinde, İslam’ı öÄŸrenip yaÅŸamaÄŸa,
Lüzum görmez veyahut vermezse ehemmiyet,
Mâzallah imanını kaybedip olur mürted.
Dinin temeli üçtür, ilim, amel ve ihlas.
Üçüncüyü, insana tasavvuf saÄŸlar esas.
Ve hatta tasavvufun gayesi iki ÅŸeydir.
Birincisi odur ki, iman vicdanileÅŸir.
Yani insan, dinine sarılır tam ihlasla.
İmanı, ÅŸüphelerden bir zarar görmez asla.
Akıl ve delil ile ve isbat edilerek,
Elde edilen iman, böyle kavi olmaz pek.
Nitekim buyurdu ki Kur’anda cenâb-ı Hak:
(İmanın sağlamlığı, zikr ile olur ancak.)
Buradaki zikirden murad da, bir kiÅŸinin,
Her ÅŸeyi yapmasıdır, sadece Allah için.)
|