Abdülhakim Arvasi, âlim ve evliyadır.
Bir gün, ihlas hakkında ÅŸöyle buyurmuÅŸlardır:
İhlas, şu demektir ki, her amelin, her işin,
Yapılmış olmasıdır sadece Allah için.
Hak teâlâ buyurdu: (Kul, Allah’a ihlasla,
Taatten başka şeyle emr olunmadı asla).
Maruf-i Kerhi der ki: (Ey nefsim, bakma halka.
İhlas ile amel et, kurtulursun mutlaka.)
Ebu Süleyman der ki: (İhlas ile bir adım,
Atana müjde olsun, budur benim muradım.)
Rüyada sordular ki büyüklerden birine:
(Hak teâlâ, ne yaptı senin amellerine?)
Buyurdu: (Allah için yapmışsam her ne amel,
Onların hiçbirine, gelmemiÅŸ asla halel.
Bir yoldan, ihlas ile kaldırdığım taş vardı.
O bile, mizanımın sevap tarafındaydı.
Fakat buna mukabil, bin altın değerinde,
VerdiÄŸim sadakayı, göremedim yerinde.
Dedim ki: (Ya ilahi, sebep ne, bilmiyorum.
O amel, mizanımda yoktur, göremiyorum.)
O sırada, gaibden geldi ÅŸöyle bir nida:
(GönderdiÄŸin yerdedir, ne ararsın burada?)
Hemen hatırladım ki, verirken o şeyi ben,
Birisi görmüÅŸtü de, sevinmiÅŸtim içimden.
Demek ki, ben o hayrı, tam ihlasla yapmadım.
Bu yüzden mizanımda o hayrı bulamadım.)
Bir gün de, genç birine, buyurdu: (Sakın, aman!
İyi bil kıymetini, çabuk geçer bu zaman.
Bu vakti, oyun ile ve fuzuli ÅŸeylerle,
Geçirme ki, sonunda hiçbir ÅŸey geçmez ele.
Bu dünyada lüzumsuz, faidesiz ÅŸeylerin,
Arkasında koÅŸmakla biterse bu gençliÄŸin,
Sonunda piÅŸman olup, ah edersin elbette.
Ve çetin azaplara düÅŸersin ahirette.
Kıyamette, azaptan kurtulabilmek için,
Bu dinin sahibine ittiba etmelisin.
Ömrünü, faidesiz ÅŸeyler ile geçirmek,
Akıllı insanlara yakışır şey değil pek.
Şaşılacak tarafı şudur ki asıl işin,
Bu ÅŸeyler, görünüyor sana güzel ve ÅŸirin.
Bütün vakitlerini, dünya için harcamak,
Sırf ahmak olanların işidir hemen ancak.
Bu ömür fırsatının, bilerek kıymetini,
Allah’a kulluk ile geçirmeli vaktini.
Asıl iş, Sahibine itaat eylemektir.
Habercinin görevi, ancak haber vermektir.)
|