Süleyman Hakim Ata, büyük alimlerdendir.
Ahmed-i Yesevi’nin halis talebesidir.
Küçükten hevesliydi ilme ve okumaya.
İlk Kur'anı öÄŸrendi çocukken henüz daha.
O, mektebe giderken, diÄŸer çocuklar gibi,
Boynuna asmıyordu Kur'an-ı kerimini.
Onu altından tutup, gösterirdi çok edep.
Ve göÄŸsü hizasının üstünde tutardı hep.
GittiÄŸi mektebe de, çok saygı duyuyordu.
Bu yüzden, o tarafa sırtını dönmüyordu.
Sırt çevirmemek için sevgili mektebine,
Çıkınca, arka arka gidiyordu evine.
Bir gün, Ahmed Yesevi görünce böyle onu,
Anladı, o çocukta bir cevher olduÄŸunu.
Anne ve babasının rızalarıyle hemen,
Yanına aldı onu, o günden itibaren.
OnbeÅŸ yaşına kadar, bu İslam büyüÄŸünün,
Huzur ve sohbetiyle olgunlaÅŸtı gün be gün.
Bir gün, hazret-i Hızır, Ahmed-i Yesevi’yle,
Sohbet ediyorlardı muhabbet ve sevgiyle.
Mevsim kış olduÄŸundan, yakmak için sobada,
Odun getirdiyse de, kalmamıştı odada.
Getirmeleri için, hemen Ahmed Yesevi,
Gönderdi Süleyman’la, bir iki talebeyi.
Onlar odun toplayıp, dönerlerken, bir ara,
Aniden tutuldular, ÅŸiddetli bir yaÄŸmura.
Odunlar, o yağmurdan ıslandı tamamiyle.
Lakin Süleyman’ınki ıslanmadı az bile.
Çünkü o, paltosunu çıkarıp üzerinden,
Odunları, onunla güzelce sardı hemen.
Kendi ıslandıysa da yağmurdan hayli fazla,
Yine odunlarını ıslatmadı o asla.
Gördü hazret-i Hızır, bu kuru odunları.
Dedi: (Nasıl getirdin ıslatmadan bunları?)
Dedi ki: (Elbisemi örttüm üzerlerine.
Zira girmez yaÅŸ odun, üstadımın evine.)
Alınca ondan böyle, hakimane bir cevap,
BeÄŸenip, kendisine ihsan etti bir lakab.
Dedi ki: (Ey Süleyman, kalbin nur ile dolsun.
Badema senin adın, Süleyman Hakim olsun.)
Åžöyle dua eyledi sonra da el açarak:
(İstifade etsinler feyzinden binlerce halk.)
O andan itibaren, Süleyman Hakim, artık,
Hikmetler söylemeye baÅŸladı açık açık.
Ahmed-i Yesevi’den duyduklarını, tek tek,
Aktardı insanlara ÅŸiirler söyleyerek.
Bir gün de Yesevi’nin mübarek dergahında,
Bir kısım talebesi toplanmıştı yanında.
Vakta ki öÄŸlen oldu, kalktılar hep o saat.
Yesevi imam oldu, talebeler cemaat.
O ara, çok ÅŸiddetli bir gürültü ve bir ses,
Olunca, namazları bozdular hemen herkes.
Yalnız Süleyman Hakim bozmamıştı namazı.
O dahi işitmişti halbuki bu avazı.
Üstadı selam verip, çıktığında namazdan,
Baktı, yalnız o kalmış namazını bozmayan.
Dedi: (Bu hadiseyle anladım ki şunu hem,
Çok deÄŸil, bir taneymiÅŸ meÄŸer benim talebem.)
|