Ana Sayfa >  Evliya Nasihatleri > Saliha kıza, salih damat aramak > Bir yük altın getir
Yazıcı   Yazı boyutunu     

Bir yük altın getir

Merkez Efendi var ki, büyük alim ve veli,
Pek fazla tesirliydi nasihat ve sözleri.

Osmanlılar devrinde yetişen bir velidir.
Adı Musa ise de, bu ismiyle bilinir.

Küçük yaÅŸta baÅŸladı ilim tahsil etmeye.
Aşırı istekliydi dinini öÄŸrenmeye.

Aklı, fikri, zekası, ilme karşı hevesi,
Öyle fazla idi ki, ÅŸaşırtırdı herkesi.

Bir çok medreselerde tahsil gördü bir nice
Bitirdi, yaşı henüz otuzuna gelince.

KocamustafapaÅŸa semtinde ilim yayan,
MeÅŸhur Sümbül Sinan’ın namını duydu bir an.

Lakin onun hakkında, bazı dedikodular.
DuyduÄŸundan, ona pek eylemedi itibar.

O gece, rüyasında gördü ki kendi bizzat:
Gelip, kapılarını çaldı o mübarek zat.

Fakat istemiyordu içeri girmesini.
Yığdı kapı ardına eşyasının hepsini.

Kendi de, eÅŸyaların oturdu üzerine.
Lakin Sümbül Efendi kapıyı açtı yine.

EÅŸyalarla birlikte, yerde buldu kendini.
Uyanıp, zor bekledi sabahın gelmesini.

Vardı Sümbül Sinan’ın camideki vaazına.
Oturdu o görmeden kürsünün arkasına.

O geldiÄŸi sırada, hazret-i Sümbül Sinan,
Tefsir ediyor idi, bir sureyi Kur'andan.

Surenin tefsirini bitirince, bir ara,
Åžöyle hitab eyledi camide olanlara:

(Zannederim bu bahsi, anladınız mükemmel.
Merkez Efendi bile anladı bunu güzel.)

Daha yüksek manalar vererek tefsirine,
Önce kaldığı yerden, devam etti dersine.

Lakin anlamamıştı cemaat bu bahsi pek.
Sümbül Sinan, dersine yine ara vererek,

Buyurdu: (Anlayan yok bu bahsi, bir ben hariç.
Merkez Efendi dahi anlamadı bunu hiç.)

Gördü Merkez Efendi bu hallerini onun.
Çok sevdi kendisini, oldu aşık ve meftun.

DüÅŸündü ki: O rüya doÄŸru çıktı vallahi.
Girdi gönül evime, ben istemesem dahi.

Vaazdan sonra, cemaat ayrılınca yanından,
Gidip özür diledi derhal Sümbül Sinan’dan.

O günden itibaren, talebesi olmuÅŸtu.
Onun teveccühüyle çok ÅŸeye kavuÅŸmuÅŸtu.

Ve kısa bir zamanda, aldı mutlak icazet.
Sonra, kerimesine talip oldu nihayet.

Buyurdu ki: (Evladım, getir ki bir yük altın.
Hemencecik, kolayca hasıl olsun muradın.)

(Peki efendim) deyip, alarak üç beÅŸ çuval,
İçlerini, toprakla doldurdu o gün derhal.

Ağızlarını dahi dikerek gayet düzgün,
Hocasının evine taşıttırdı aynı gün.

Vakta ki çuvalları açınca, birden bire,
Çil çil altın döküldü çuvallardan yerlere.

Hocası Sümbül Sinan, buyurdu ki: (Evladım!
Asla altın değildi bundan benim muradım.

İstedim, hanım dahi bilsin de böyle seni.
O dahi seve seve versin kerimesini.)


Cemaatsiz namaz kılmadım

Yavuz Sultan Selim'in kızıyla, efendisi,
Sadrazam Lütfü paÅŸa, iÅŸ için bir senesi,

Yanya'dan İstanbul'a yolcu olup giderken,
Eşkıya baskınına uğradılar aniden.

Bu dehşetli durumdan nasıl kurtulurlardı?
Zira hem silahsızlar, hem dahi yalnızlardı.

Hiç beklemedikleri ÅŸeyle karşılaÅŸtılar.
Şimdi ne yapacağız diyerek şaşırdılar.

Bu korkulu zamanda, birden Merkez Efendi,
Heybet ve azametle, ortaya çıkıverdi.

Görünce eÅŸkıyalar onu karşılarında,
Hepsi, korkularından şaşırdılar anında.

Öyle ki, o heybetten titrerdi bedenleri.
Bir zarar yapamadan terk ettiler o yeri.

Eşkıyalar bir anda dağılınca o yerden,
Merkez Efendi dahi, kayboldu göz önünden.

O gün Åžah Sultan ile, sadrazam Lütfü PaÅŸa,
Bu hali, hayret ile eylediler temaÅŸa.

Eşkıyadan kurtulan Şah Sultan ile beyi,
Daha fazla sevdiler bu mübarek veliyi.

Sonra onun ismine, Åžah Sultan, ileride,
Bir cami yaptırmıştır, İstanbul-Bahriye'de.

Yanında da büyük bir medrese yaptırdılar.
Onu, bu medreseye, baÅŸ müderris yaptılar.

BüluÄŸ çağından sonra, sonuna dek ömrünün,
Cemaatsiz bir namaz kılmamıştır o bir gün.

Åžöyle ki, cemaate eÄŸer yetiÅŸmeseydi,
Namazı cemaatle kılanlara derdi ki:

(Ömrümde bir namazı kılmadım cemaatsiz.
Ben imam olayım da, cemaatim olun siz.

Tekrar aynı namazı kılınız benim ile.
İkinci kıldığınız, olmuş olur nafile.)

Onun, tıp ilminde de bilgisi çoktu gayet.
Nitekim Manisa'da, kalmış idi bir müddet.

Kırk çeÅŸit baharattan, meydana gelmiÅŸ olan,
Meşhur mesir macunu, ondan kaldı armağan.

İnsanlar, Manisa'ya, her yıl akın olurdu.
Hastalar, bu macunu yer ve ÅŸifa bulurdu.

O bir gün buyurdu ki: (BeÅŸ ÅŸey gelmeden önce,
Beş şeyin kıymetini bilmek lazım iyice.

Bir hastalık gelmeden sıhhatin kıymetini,
Bilip, yapmak gerektir günlük ibadetini.

Ölüm gelmeden önce, kıymetini bu ömrün,
Bilmeli ki, piÅŸmanlık olmasın yine o gün.

Fakirlik gelmeden de, paranın kıymetini,
Bilirse, sıkıntıya sokmaz insan kendini.

MeÅŸguliyet gelmeden, boÅŸ geçen zamanların,
Kıymeti bilinirse, üzüntü olmaz yarın.

Zira o boÅŸ vakitte, bir Allah derse insan,
Onunla ağır gelir belki de yarın mizan.)
 
Geridön
 
 
Klavye
 
Güncelleme Tarihi
1.12.2025
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı