Hace Mevdud ÇeÅŸti’yle Ahmet Namıki Cami,
Sohbet ediyorlardı gece gündüz daimi.
Bir gün yine bir evde, çok sohbet ve muhabbet,
İle, kendilerinden geçmiÅŸlerdi begayet.
O an, iki münafık, alıp iki hançeri,
Girdiler birden bire o haneden içeri.
Gayeleri ÅŸuydu ki o iki münafığın,
Bu iki evliyayı öldürsünler ansızın.
Ve lakin girer girmez içeri o insanlar,
Hace Mevdud, onlara eyledi tek bir nazar.
Bu Allah adamının, o şiddetli nazarı,
Altında, titremeye baÅŸladı a’zaları.
Hançerler, ellerinden düÅŸüverdi bu kere.
Sonra da, bayılarak yığıldılar o yere.
Az sonra ayılınca, durumu anladılar.
Tövbe edip, ihlasla talebesi oldular.
Hace Mevdud-i ÇeÅŸti, vefatı yaklaşınca,
Ve ölüm döÅŸeÄŸinde hastalığı artınca,
Başını, yastığından sık sık kaldırıyordu.
Birini bekler gibi, kapıya bakıyordu.
O esnada, nur yüzlü ve temiz elbiseli,
Bir zat, selam vererek giriverdi içeri.
Ve bir ipek parçası elinde vardı hazır.
YeÅŸil bir yazı vardı üstünde birkaç satır.
Onu, Mevdud ÇeÅŸti’ye verince o gün o zat,
O, gözlerine koyup, eyledi Hakk’a vuslat.
Öyle çok kalabalık oldu ki cenazesi,
Evliya ruhlarının, toplanmıştı cümlesi.
Hatta hazır oldular cenazede cinler de.
Duyulurdu sesleri hiç görünmeseler de.
Namazı kılınınca, havalandı tabutu.
Ve kendi kendisine gitti ve kabri buldu.
Binlerce gayr-i müslim, ÅŸahit oldu buna hep.
İman etmelerine, bu oldu hatta sebep.
Hace Mevdud-i ÇeÅŸti etmeden Hakk’a vuslat,
En son, sevdiklerine ÅŸöyle etti nasihat:
(Ey insanlar dinleyin, ÅŸudur ki ahmak insan,
Kendi Yaradanına durmadan eder isyan.
Buna raÄŸmen, görmeyip kendi günahlarını,
Araştırır daima başkasının aybını.
Kendi, her gün iÅŸler de türlü türlü kabahat,
Yine de üzülmeyip, keyf eder gayet rahat.
Halbuki bugün yarın ölecektir mutlaka.
Bunların hesabını, verecek bir bir Hakk’a.)
Buyurdu ki: Her şeyin vardır bir alameti.
Onunla anlaşılır onun mevcudiyeti.
Hakk’ın rahmetinden de uzak olan kiÅŸinin,
Alameti ÅŸudur ki, aÄŸlamaz Allah için.
Vaktiyle huri gördüm rüyada ben bir gece.
Yüzü gayet parlak ve nurlu idi bir nice.
Sordum ki: (Senin yüzün çok parlak, acep niçin?)
Dedi ki: (Sen bir gece, aÄŸladın Allah için.
Gözlerinden, sel gibi yaÅŸlar aktı gece hep.
O yaÅŸları, yüzüme sürdüler, budur sebep.
Bu göz yaÅŸları ile parlıyor yüzlerimiz.
Akan yaÅŸ nisbetinde, artar güzelliÄŸimiz.)
|