Salih ibni BeÅŸir ki, tabiinden bir kiÅŸi.
Sünnet-i seniyyeye muvafıktı her iÅŸi.
Halife Mensur, onu, BaÄŸdat’a etti davet.
Ayakta karşılayıp, gösterdi büyük hürmet.
Ve dedi: (Bir nasihat eyleyin de fakire,
Saltanat iÅŸlerini, yapayım ona göre.)
Buyurdu: (Ey halife, tavsiyem ÅŸu ki sana,
Merhameti, elinden bırakma her insana.
Resulün ahlakıyle, tezyin et ahlakını.
Hep Onun sünnetine, uydur harekatını.
Dikkat et her iÅŸine, kork ve titre Rabbinden.
Bırakma bir an bile, adaleti elinden.
Madem ki akıllısın, var ilmin, marifetin.
Yarın mahÅŸer gününde, geçmez hiç mazeretin.
Ey Mensur, kork zulümden, milletine hep acı.
Yoksa, Peygamberimiz olur senden davacı.
Kurtulmak istiyorsan, Cehennemden, ateÅŸten,
Uzak dur, büyük küçük günah olan her iÅŸten.)
Çok tesir etmiÅŸ idi bu sözler Halifeye.
Bir kese altın alıp, uzattı bu veliye.
Lakin kabul etmedi, o, eliyle iterek.
Mensur, bunu görünce, aÄŸladı yaÅŸ dökerek.
O, Kur'an-ı kerimi hüzünle okuyordu.
Azap âyetlerine gelince, korkuyordu.
Bir gün, yine okurken Kur'andan ÅŸu âyeti,
Yine aynı şekilde, sarardı benzi beti:
(Onlar, döndürülünce Cehennem ateÅŸine,
DüÅŸerler çok büyük bir piÅŸmanlığın içine.
Ve o zaman derler ki: Eyvah bize, vah bize!
KeÅŸke biz de ibadet etseydik Rabbimize.)
PeÅŸinden bir (Âh) edip, bayıldı, yere düÅŸtü.
Baktılar, nabzı durmuÅŸ, bu korkuyla ölmüÅŸtü.
Her gece, uzun uzun yapardı çok ibadet.
Sonunda, göz yaşıyle aÄŸlardı uzun müddet.
Derdi ki: (Bir Müslüman, bilmek isterse eÄŸer,
Rabbimiz, kendisine ne kadar verir deÄŸer?
Baksın, her gün yaptığı iÅŸ ve amellerine.
Ne kadar deÄŸer verir, o, Rabbinin emrine?)
Derdi ki: (Ahirette, iyilik bekliyorsan,
Dünyadayken herkese, yap iyilik ve ihsan.
Bekliyorsan Rabbinden nasıl bir muamele,
Onun mahluklarına, sen dahi davran öyle.)
Derdi ki: (Çok uzundur ahiret yolculuÄŸu.
Şimdiden hazırlayın, azık ile yolluğu.
O yolda, en kıymetli azık ise, takvadır.
Yani Allah’tan korkup, günahtan kaçınmaktır.)
|