İmam-ı Buhari’nin ilminin üstünlüÄŸü,
Yayılınca her yere, dininin bütünlüÄŸü,
İnsanlar hayran kalıp, koştular kendisine.
Ve binlerce talebe, üÅŸüÅŸtüler dersine.
Lakin kıskandı onu, bazıları maalesef.
O dahi çok üzülüp, onlara etti esef.
Göç etti NiÅŸabur’dan, Buhara’ya nihayet.
İnsanlar, akın akın ettiler hep ziyaret.
O yere teÅŸrifleri, eriÅŸince valiye,
Bir haberci gönderdi, (Yanıma gelsin) diye.
O görevli gelerek, dedi ki: (Efendimiz!
Sizleri, huzuruna çağırıyor valimiz.
İlmi, bizzat dinlemek istiyor ağzınızdan.
Ayrıca bir isteği olacak zatınızdan.)
Bu teklif karşısında, düÅŸünüp önce biraz,
Buyurdu: (Benim ona gitmem hiç uygun olmaz.
Ben onun ayağına gidersem bu iÅŸ için,
İlmi zelil ederim, doğrusu budur işin.
Kim ilme talip ise, gelir ilmin yanına.
Ve lakin âlim gitmez, kimsenin ayağına.
Vali de, istiyorsa benden bir ÅŸey öÄŸrenmek,
Yanıma gelmelidir, ilme tazim ederek.
Çocuklarına dahi ders veririm ben, ama,
Onlar da zahmet edip, gelmeliler yanıma.
Zira tahsis edersem, vakti o bebelere,
Haksızlık olmuş olur, sair talebelere.)
Valiye böyle haber ulaşınca İmam’dan,
Nefsine ağır gelip, gadaba geldi o an.
Zira anlayamadı, o, bundaki hikmeti.
Bir haber gönderdi ki: (Terk etsin memleketi.)
Hazret-i İmam ise, çok üzüldü bu hale.
Allahü teâlâya etti onu havale.
Bir ay geçmemiÅŸti ki bu iÅŸin üzerinden,
Vali, yolsuzluk yapıp, alındı görevinden.
Bir merkebin üstüne bindirildi o vali.
Ve gelip tükürdüler, ona cümle ahali.
Çoluk çocuk toplanıp, ettiler çok hakaret.
Ve onun bu halinden, insanlar aldı ibret.
Hazret-i İmam ise, giderken Semerkand’a,
Dedikodu işitti yine kendi hakkında.
İnsanların halinden, bir hayli üzülerek,
Daraldı temiz ruhu ve canı sıkıldı pek.
Bir gece, teheccüdde yalvardı Allah’ına:
(Ya Rabbi al ruhumu, dar geldi dünya bana.)
Hastalandı aniden, bir bayram arefesi.
Vefat etti nihayet, o bayramın gecesi.
Kabrinden, bir hoş koku yayılırdı her gece.
Hem de hiç azalmayıp, devam etti günlerce. |