İmam-ı Ali Rıza, evlad-ı Resuldendir.
Âlim ve velilerin en büyüklerindendir.
Bir kimse anlatır ki: Rüyamda, ben bir gece,
Resulullahı gördüm ve sevindim bir nice.
Hacıların konduğu mescitte otururdu.
Selam verdim, aldı ve çok iltifat buyurdu.
Hurma vardı önünde, bir avuç bana verdi.
Alıp saydım onları, onyedi tane idi.
Ertesi gün duydum ki, İmam-ı Ali Rıza,
Gelip konaklamışlar, o mescitte bir lahza.
Görmek için, o yere koÅŸtum hemen o saat.
Baktım ki, oturuyor içerde o büyük zat.
Resulün oturduÄŸu yerde oturuyordu.
Önünde de bir tabak hurma bulunuyordu.
O da, hemen bir avuç uzattı bana ondan.
Saydım, onyedi idi, hayret ettim o zaman.
Dedim ki: (Biraz daha verseniz bana hurma)
Dedi: (Resulullah da, bu kadar verdi ama.)
Biri dahi vardı ki, sıkıntısı vardı az.
İstedi ki, mektupla İmama eyleye arz.
Kağıt kalem getirip, yazdı bu mektubunu.
Tuttu sonra İmamın hanesinin yolunu.
Gördü ki, kapısının önünde o kiÅŸinin,
Çok kimseler bekliyor, bir ÅŸeyler sormak için.
O, bu kalabalığı görünce, üzüldü pek.
DüÅŸündü ki: Ne mümkün, mektubu ona vermek.
Bari bu görüÅŸmemiz, kalsın baÅŸka bir güne.
O sırada hizmetçi, çıktı kapı önüne.
İsmiyle çağırarak hemen bu gelen zatı,
Uzattı kendisine, yazılı bir kağıdı.
Dedi: (Hazret-i İmam gönderdi bunu size.
İçinde cevap varmış sizin bir derdinize.)
Merak ile açarak, gördü ki, hakikaten,
Yazmış tam cevabını, henüz sual etmeden.
Salih bir zat anlatır: İmam ile bir sefer,
Bir duvarın dibinde, otururduk beraber.
Biraz sonra oraya, bir kuÅŸ geldi aniden.
Ve hazret-i İmamın önüne kondu hemen.
Daha sonra, ötmeye baÅŸladı avaz avaz.
Belli ki derdi vardı, İmama ederdi arz.
İmam-ı Ali Rıza anladı onu yalnız.
Dedi: (Bilir misiniz, ne diyor bu kuşcağız?)
Dedim ki: (Ey efendim, anlamayız biz elbet,
Onu, herkesten iyi, bilir, anlar ehl-i beyt.)
Buyurdu: (Bu kuşcağız, yalvarıyor ki bana,
Bir ÅŸeyler söyleyiniz ÅŸuradaki yılana.
Zira yavrularımı yemek ister o yılan.
Gelip onu kovun da, uzaklaşsın buradan.)
Ben, hayretler içinde kalmıştım o arada.
Baktım, koca bir yılan dolaşıyor orada.
İmamın emri ile, bir sopayı alarak,
Öldürdüm o yılanı, bir hamlede vurarak.
KuÅŸcağız, sevinç ile uçup gitti havaya.
TeÅŸekkür ediyordu sanki bu evliyaya.
|