Hızır Çelebi, Fatih zamanında yetiÅŸen,
Âlim olup, tahsile baÅŸladı çok küçükken.
Babası Celaleddin, âlim bir zattı yine.
Onun ile başladı, ilk ilim tahsiline.
Sonra Molla Yegan’ın takip edip dersini,
Zahiri ilimlerin tahsil etti hepsini.
Öyle ki, her ilimde olmuÅŸ idi bir deha.
Fenari’den sonra da, eÅŸi yoktu bir daha.
Fatih Sultan devrinde, biri gelip Mekke'den,
Bazı dini sualler sormuÅŸtu âlimlerden.
Zamanın uleması cevap verdilerse de,
Pek tatmin olamadı gelen kimse yine de.
Çok üzülen PadiÅŸah, vezirlere dönerek,
Dedi: (Yok mu ülkemde, buna cevap verecek?)
Vezirler, her tarafı aradılar durdular.
En son Sivrihisar'da, (Hızır Bey)i buldular.
Getirdiler acele, aynı gün PadiÅŸaha.
Otuz yaşında idi Hızır Bey henüz daha.
Asker kıyafetiyle gelmiÅŸ idi o günde.
Alaylı güldü o zat, Hızır’ı gördüÄŸünde.
Sordu suallerini, istihza eyleyerek.
Cevapladı Hızır Bey, ne sorduysa tek be tek.
Daha sonra Hızır Bey, başladı suallere.
Lakin o zat, cevaptan aciz kaldı bu kere.
Dedi ki: (Çok mükemmel bir zeka ve hafıza.
Biz onun karşısında, imkan yok durmamıza.)
Hızır Bey, PadiÅŸahı sevindirdi o günü.
Fetheyledi böylece, onun mahzun gönlünü.
Padişah, Hızır Bey'e buyurdu ki: (Evladım!
Sevindim, seni dahi sevindirsin Allah'ım.)
Bazı medreselerin müderrisliÄŸini de
Hızır Bey’in emrine verdi Sultan o günde.
Ne zaman ki İstanbul alınınca Bizans'tan,
Onu hem, İstanbul’da kadı yaptı o zaman.
Hızır Bey buyurdu ki bir gün sevdiklerine:
(Farzdır emr-i bil maruf her mümin üzerine.
Ya bir söz söyleyerek, ya bir kitap vererek,
Mutlaka bu hizmete iÅŸtirak etmek gerek.
Bir yerde emr-i maruf terk edilirse eÄŸer,
BaÅŸa, en kötüleri geçip idare eder.
Biz de emr-i marufu terk edersek, elbette,
Çok sıkıntı çekeriz, dünya ve ahirette.
Cehennemde çok çetin acılar var, ateÅŸ var.
Kolay deÄŸil, bir ateÅŸ düÅŸtüÄŸü yeri yakar.
AteÅŸ kelimesini, kolay gelir söylemek.
Ama bilmelidir ki, acısı çetindir pek.
Bu hususta kendine güvenen varsa eÄŸer,
Parmağının ucunu, birazcık yaksın, yeter.
Bir kibrit alevinde, deneyin bir kez bunu.
O zaman anlarsınız ateş ne olduğunu.)
|