Osmanlı devletinde yetişen bir şairdir.
İsmi Yusüf ise de, (Nabi) diye meÅŸhurdur.
Zamanın Sultanından izin alıp bir kere,
Çıktı bir kafileyle, hacca gitmek üzere.
Nabi’nin bulunduÄŸu kafilede, o zaman,
Devlet ricalinden de, bulunurdu çok insan.
Resulullaha olan sevgi ve aşkı ile,
O, Hicaz yollarında, uyumadı az bile.
Kafile yaklaşınca, Medine'ye nihayet,
Zirvesine çıkmıştı, ondaki bu muhabbet.
Her bir adım attıkça, o sevgi artıyordu.
Kalbi, Resulullahın aşkıyla yanıyordu.
O böyle yanıyorken, sevgi ve muhabbetle,
Gördü ki, uyur biri, ayakları kıblede.
Onu bu vaziyette görünce Yusüf Nabi,
Üzüldü, kederlendi, kırıldı ince kalbi.
Onu uyandıracak yüksek bir sesle hemen,
O anda, ÅŸu ÅŸiiri okudu düÅŸünmeden:
(Sakın terk-i edepten, kûy-ü mahbub-u Hüdâdır bu.
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa'dır bu.
Müraatı edeple, gir Nabi bu dergaha.
Mutaf-ı kudsiyandır, busegah-ı enbiyadır bu.)
Daha bir çok beytlerle, Peygamber-i ziÅŸânı,
Methedip, uyandırdı o gafil uyuyanı.
O kiÅŸi, bu ÅŸiiri iÅŸitince Nabi’den,
Hatasını anlayıp, doğruluverdi hemen.
Ve Nabi’ye sordu ki: (Ne zaman yazdın bunu?
İkimizden başkaca, bunu duyan oldu mu?)
Dedi: (SöylememiÅŸtim, bunu ben daha önce.
İlk defa söylüyorum, sizi böyle görünce.)
Bu cevabı duyunca, aldı rahat bir nefes.
Dedi ki: (Aman Nabi, duymasın başka bir kes.)
Yaklaşmıştı kafile o sabah Medine'ye.
Vardılar ezan vakti, mescid-i Nebeviye.
Velakin baktılar ki, mescid-i Nebeviden,
Müezzinler bu ÅŸiiri okurlar hepsi birden:
(Sakın terki edepten kûy-ü mahbubu Hüda'dır bu,
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa’dır bu.)
Nabi ile o kişi, şaşıp hayretlerinden,
Gelip süal edince müezzinin birinden,
Dedi ki: (Resulullah bütün müezzinleri,
Rüyada ikaz edip, verdiler ki ÅŸu emri:
(Bu sabah, ümmetimden Nabi isminde bir zat,
Ziyarete gelir ki, yakındadır şu saat.
Sabah, ezandan önce, onun ÅŸu ÅŸiirini,
Okuyarak kutlayın, buraya girişini.)
Biz de, Resulullahın verdiği emre uyduk.
Bunu, Ondan öÄŸrenip, hep birlikte okuduk.)
Åžair Nabi duyunca, bu sözü müezzinden,
Sevinç gözyaÅŸlarıyla ıslandı yüzü birden.
|