Bir grup erkanıyla, sultan Mahmud Gaznevi,
Ziyarete gelmiÅŸti, hazret-i Harkani’yi.
Gönülden inanarak onun büyüklüÄŸüne,
Sohbetinde kavuÅŸtu, yüksek teveccühüne.
Görünce, o da onun sevgi ve ihlasını,
Çıkarıp verdi ona, mübarek hırkasını.
O Allah adamının hırkasını alarak,
Çıktı yine gazaya, huzurdan ayrılarak.
Harkan’dan uzaklaşıp, Semerkant’a gelince,
Yenilmek endişesi sardı onu iyice.
Hayli kalabalıktı zira düÅŸman ordusu.
Onları görür görmez, fazlalaÅŸtı korkusu.
Derhal attan inerek, çıkardı o hırkayı.
Onu vesile edip, ÅŸöyle yaptı duayı:
(Ya Rabbi, bu hırkanın sahibi hürmetine,
Muvaffak kıl bizleri, düÅŸmanın üzerine.
EÄŸer bana verirsen bugün galibiyeti,
Fukaraya veririm, aldığım ganimeti.)
Bu duanın üstünden geçmedi fazla zaman.
Bir kasırga koptu ki, oldu her yer toz duman.
Öyle ki, görmüyordu bir kâfir, diÄŸerini.
Başladılar vurmaya onlar birbirlerini.
Bu hengame içinde ÅŸaşıran o kâfirler,
Kendi kendilerini kılıçtan geçirdiler.
Doldu savaÅŸ meydanı, düÅŸman ölüleriyle.
Sultan Mahmud, bu hali görerek gözleriyle,
DüÅŸündü ki: Ne büyük veli imiÅŸ Harkani.
Tasarruf ve himmeti, ne kadar geldi ani.
Ebül Hasan Harkani, buyurdu ki bir zaman:
(Allah'ın kullarına, yardım edin durmadan.
Hele anne-babası, muhtaçsa bir kiÅŸinin,
Onlara hizmet etmek, devlettir onun için.
İki kardeş, bir evde yaşardı bir devirde.
Hizmete muhtaç olan vardı anneleri de.
Her gece, annesine, biri hizmet ederdi.
Öteki, bir köÅŸede Rabbini zikrederdi.
Bir gece, kardeÅŸlerden birisi, çok ibadet,
Yaparak, o taatten duydu çok haz ve lezzet.
Ricada bulundu ki öteki kardeÅŸine:
(Bu gece de annemin, sen bak hizmet iÅŸine.)
Hizmet eden kardeÅŸi, ona (Peki) diyerek,
Sarıldı annesinin hizmetine severek.
Öteki, taatini ederken gece eda,
Uyuyup, rüyasında duydu ÅŸöyle bir nida:
(Ey filan, bağışladık biz senin kardeşini.
Ve onun hatırına, affettik sonra seni.)
O buna şaşırınca, denildi ki kendine:
(Bizim ihtiyacımız, yok senin taatine.
Halbuki ihtiyacı var size annenizin.
Zira hizmetinize, muhtaç o ÅŸimdi sizin.)
|