Mevlana Celaleddin adında âlim bir zat,
Sohbet ediyordu ve dinliyordu cemaat.
Tasavvuf ehli olan velilerden, erlerden,
Onlarda hasıl olan fevkalade hallerden,
Bahsedip, en sonunda dedi ki: (Ey cemaat!
Böyle veli kiÅŸiler bulunmaz ÅŸimdi fakat.
KeÅŸke böyle evliya bulunsaydı da ÅŸu an,
Huzurunda diz çöküp, ayrılmasaydık ondan.)
Cemaatin içinde, Seyyid Emir Külal’in,
Talebesi vardı ki, söz için aldı izin.
Dedi: (Var ki ÅŸu anda, böyle büyük bir veli,
Sarmıştır bu cihanı, feyiz bereketleri.)
Mevlana Celaleddin, dedi ki: (Nerde bu zat?
Gidip de, ayağına yüz süreyim ben bizzat.)
Dedi: (Benim üstadım, Seyyid Emir Külal’dir.
Aradığınız gibi, veli ve ehl-i haldir.
Lüzum yok hem de sizin oraya gitmenize.
Çok arzu ederseniz, o gelir bizzat size.
EÄŸer can-ü gönülden, isterseniz görmeyi,
O, sizden fazla ister, yanınıza gelmeyi.
Yeter ki, kalbinizden geçiriniz ÅŸu anda.
TeÅŸrif eder üstadım, göz kırpacak zamanda.)
Mevlana Celaleddin, kapadı gözlerini.
Kalbinden isteyince teÅŸrif etmelerini,
O anda, hep ayaÄŸa kalktı bütün cemaat.
Zira girdi içeri, nur yüzlü veli bir zat.
Mevlana Celaleddin, hayret etti bu hale.
O anda aşık oldu, Seyyid Emir Külal’e.
Allah’ın dostu olan, Esseyyid Emir Külal,
Buyurdu ki: (KardeÅŸim, size ait iÅŸbu hal.
Zira içinizdeki bu muhabbet, bu arzu,
Bizi çekip, buraya getirmiÅŸtir doÄŸrusu.
Bir mümin, tam ihlasla ister ise bir ÅŸeyi,
KavuÅŸturur o ÅŸeye, Allah da o kimseyi.)
Mevlana Celaleddin, dedi ki: (Ey efendim!
Talebeniz olmayı, candan arzu ederim.)
Buyurdu: (Evlatlığa kabul ettim seni ben.)
PeÅŸinden bir teveccüh, bir nazar etti hemen.
Tasavvufta, ne kadar makam varsa, hepsini,
Bir anda geçirterek, tamam etti iÅŸini.
Dediler ki: (Efendim, Mevlana, bunca sene,
Çalıştı, varamadı yine de gayesine.
Hiç kâfi gelmedi de, gayretleri o kadar,
Yetti ÅŸimdi bir anlık teveccühle bir nazar.)
Buyurdu ki: (Bu iÅŸler, böyle olur esasen.
Hem de, onun herÅŸeyi hazırdı önce zaten.
Bir teveccüh ve nazar lazımdı yalnız ona.
O da hasıl olunca, kavuşur muradına.)
|