İmam-ı Rabbani’nin devrinde, bir Müslüman,
Ağır bir hastalığa tutulmuştu bir zaman.
Lakin hangi doktora gittiyse de, o yine,
Bir çare bulunmadı bu kimsenin derdine.
İmam-ı Rabbani’yi iÅŸitti en nihayet.
Mektupla, bu veliden istedi dua, himmet.
İmam vakıf olunca onun bu durumuna,
Åžöyle bir mektup yazıp, gönderdi o gün ona:
(Åžefkatli anne gibi, kendine bu ihtimam,
Daha ne güne kadar edecek böyle devam?
Bedenin derdi ile dertlenip üzülmeniz,
Daha çok sürecek mi, gaflete gelmeyiniz.
Halbuki bir de gönül vardır ki her kiÅŸide,
Eğer o hasta ise, asıl dert budur işte.
Bu hastalık yanında, bedenin her illeti,
Öyle hafif kalır ki, olmaz ehemmiyeti.
Bir gönül, tutulmuÅŸsa Allah’tan gayrısına,
O kalb hasta demektir, hayır gelmez insana.
Åžu kısacık ömürde, her ÅŸeyi bırakarak,
Kalbi, bu hastalıktan kurtarmalı muhakkak.
Zira kalb selameti isterler ahirette.
Bunu, her ÅŸeyden evvel halletmeli elbette.
Halbuki biz insanlar, bunu hiç düÅŸünmeyip,
Bedenin rahatını düÅŸünürüz, ne garip.)
Bir gün, sevdiklerinden genç bir talebesine,
Åžu nasihatı yazıp, gönderdi kendisine:
(Ey oÄŸlum dünya fani, ebedidir ahiret.
Ölüm, bir gün herkese gelecektir akıbet.
Cehennemin azabı, çok ÅŸiddetli ve acı.
Kalbini, hastalıktan kurtarmaktır ilacı.
Aklı olan, ÅŸimdiden hazırlanır o güne.
Aldanmaz bu dünyanın sahte güzelliÄŸine.
Dünya mal-ü mülküne, ahmak olan aldanır.
Akıllı insan ise, ölüme hazırlanır.
Büyük nimet bilerek, ÅŸu kısacık hayatı,
Çalışıp kazanmalı, ebedi mükafatı.
Ey oÄŸlum, tavÅŸan gibi gözü açık olarak,
Daha ne vakte kadar sürecek bu uyumak?
Halbuki bu gafletin sonu, rezil olmaktır.
Dünya ve ahirette, bir ÅŸey kazanmamaktır.
Müminun suresinde, bu babta cenâb-ı Hak,
Buyurdu: (Yaratmadım sizi abes olarak.)
Yani yaratıldı ki bu insanlar ve cinler,
Allahü teâlâya ibadet eylesinler.
Sırf Ona kulluk iken yaratılış gayemiz,
Nasıl bunu unutup, isyan edebiliriz?
Ne kadar yaÅŸasa da, ölecektir her insan.
Ve hesap verecektir, o gün her yaptığından.)
|