Abdülhak Dehlevi’ye yazdığı mektubunda,
Åžöyle buyurmaktadır (dert ve elem) babında:
(İnsanlara her gelen bela ve üzüntüler,
Acı görünseler de, nimettir hepsi birer.
Dünyanın en kıymetli sermayesi, bunlardır.
Yani kullara gelen dert ve sıkıntılardır.
Bu dünya sofrasının en tatlı yemekleri,
Dert ve musibetlerdir, olsalar acı dahi.
Bu tatlı nimetleri, acı ilaçlar ile,
Kaplayarak, imtihan ederler bizi böyle.
Saadetli kimseler, bunu görüp tabii,
Acı örtüleri de çiÄŸnerler tatlı gibi.
Hatta acılardan da, alırlar tad ve lezzet.
Onlarca müsavidir nimet ile musibet.
Nasıl tad almazlar ve bulmazlar ki hem huzur,
Sevgiliden her gelen, elbette tatlı olur.
Lakin kalb hasta ise, duyamaz bu lezzeti.
Tedavi etmelidir en evvel bu illeti.
Kalbin hastalığı da şudur ki asıl yine,
TutulmuÅŸ olmasıdır Allah’tan gayrisine.
Allah aşıklarına gelirse nimet ve dert,
Alırlar herbirinden, büyük bir haz ve lezzet.
Hatta sıkıntılardan, alırlar daha çok haz.
Nimetlerde, onlarca böyle çok lezzet olmaz.)
Mirza Kılıcullah’a yazdığı mektubunda,
Åžöyle buyurmaktadır baÅŸ saÄŸlığı hakkında:
(Biz hepimiz, kudreti altındayız Allah’ın.
Ve Onun huzuruna çıkarız bugün yarın.
Dua ile fatiha okuyarak ruhuna,
En büyük iyiliÄŸi yapınız ÅŸimdi ona.
Çünkü ölü, denizde boÄŸulan kimse gibi,
Bir dua ve fatiha bekler durur daimi.
Bir kuruntu, üzüntü gelirse kalbinize,
Tövbe ve istiÄŸfarı okuyun devam üzre.
Gidermek için ise, korku ve üzüntüyü,
Okuyun akÅŸam sabah, iki Kul e’uzüyü.
La havle ve la kuvvete illa billah okuyan,
Muradına kavuşup, korunur her beladan.)
Molla Ali KeÅŸmi’ye yazdı ki mektubunda:
(Kulun her bir dileÄŸi ve her bir arzusu da,
Sahibinin istek ve arzusu olmalıdır.
BaÅŸka hiçbir dileÄŸi, hiç bulunmamalıdır.
EÄŸer böyle olmazsa, o, kulluk baÄŸlarını,
Koparıp, kölelikten kaçmış olur hasılı.
Hep kendi istekleri ardınca giden kimse,
Esir olmuÅŸ demektir, keyfine, yani nefse.
O, Allah’a deÄŸil de, nefsine kuldur elbet.
Nefse esir olmuÅŸtur, deÄŸildir hür ve serbest.
Allahü teâlâya kul olmak ise ama,
Uymak ile mümkündür, tam olarak İslam’a.
Kim nefsin pençesinden kurtarırsa kendini,
Elde etmiÅŸ sayılır asıl hürriyetini.
Yani asıl hürriyet, Allah’a kul olmaktır.
Onun izni olmadan, bir adım atmamaktır.)
|