Abdülkadir Efendi nam bir pamuk tüccarı,
Var idi ki, o bizzat anlatmıştır şunları:
Efendi Baba ile, Eyüp camiinde, biz,
Bir öÄŸle namazını kılıp çıktık ikimiz.
Ve hazret-i Halid’in mübarek türbesine,
Girip oturuverdik, sandukanın önüne.
İkimizden baÅŸka da, kimse yoktu o günü.
Buyurdu: (Bana sokul, kapat iki gözünü.)
(Peki) deyip kapattım ve gördüm ki o vakit:
Ayak üzre duruyor o an hazret-i Halid.
Uzun boylu, heybetli gördüm kendilerini.
Yaklaşınca, kalktım ve hemen öptüm elini.
Bir ÅŸeyler konuÅŸtular ikisi yavaÅŸ sesle.
Ben bir ÅŸey duymuyordum, seyrederdim edeple.
Birazdan (Gözünü aç!) buyurdu yine bana.
Açtığımda gördüm ki, otururuz yan yana.
Sonra çıktık dışarı, ikindi okunurdu.
Efendi bana dönüp, (Neler gördün?) buyurdu.
Arzettim, buyurdu ki: (Hayatta oldukça ben,
Kimseye haber verme, gördüÄŸünü katiyen.)
Abidin Bey isminde, yakınlarından bir zat,
Var idi ki, bu kimse eyledi bir gün vefat.
Teçhiz ve tekfin gibi hizmetleri gördüler.
Sonra, cenazesini kabrine götürdüler.
Efendi’nin evi de, o yol üzerindeydi.
Ve o yoldan yüksekçe bir setin üstündeydi.
Cenaze, tam geçerken o evin hizasından,
Abdülhakim Efendi set üstündeydi o an.
Bir nazar eyleyince cenazeye ayakta,
Tabut, hemen durdu ve bekledi muallakta.
Taşıyanlar, bir hayli ettilerse de gayret,
Bir milim gitmeyince, eylediler çok hayret.
Sonra da, ona doÄŸru döndü tabut havada.
Kısa dua okudu Efendi o arada.
Vakta ki dua bitti, o zaman eli ile,
Bir iÅŸaret eyledi: (Haydi götürün!) diye.
Tabut, ancak o zaman yoluna etti devam.
Gördü bu kerameti, cemaatten çok adam.
Bir gün de, otururken bir caminin önünde,
Ona, dilsiz bir çocuk getirdiler o günde.
Oniki yaşındaydı, hiç konuÅŸamıyordu.
Buna, anne babası çare bulamıyordu.
Duydular: (TeÅŸrif etmiÅŸ o yere bir evliya.)
Hemen kapıp çocuÄŸu, götürdüler oraya.
Zira itikadları ÅŸöyleydi ki onların,
Hürmetine, çok ÅŸeyler düzelir evliyanın.
Çocuk gelip el öptü ve oturdu yanına.
Efendi, ÅŸefkat ile bir nazar etti ona.
Sonra sual etti ki: (Evladım, adın nedir?)
O, güzelce konuÅŸup, dedi: (Adım Ahmed’dir.)
O günden itibaren baÅŸladı konuÅŸmaya.
Onun himmeti ile, kavuÅŸtu tam ÅŸifaya.
Annesiyle babası, görüp hayret ettiler.
Hatta sevinçlerinden çok gözyaşı döktüler.
|