Åžakir Efendi diye bir kimse var idi ki,
Yıllarca bu velinin yapmıştı hizmetini.
Bu kiÅŸi anlatıyor: Efendi’yle biz yine,
GitmiÅŸtik bir velinin kabir ziyaretine.
Bu zat, Zeynep Kâmil’de Abdülfettah Efendi,
İdi ki, İstanbul’da üç büyük velidendi.
Murad-ı Münzavi’yle, Tokadi Mehmet Emin.
DiÄŸer ikisi idi, bu üç büyük velinin.
Bu zatların kabrini ettiğinde ziyaret,
Edebe, titizlikle ederdi çok riayet.
Ayakkabılarını, kabristan haricinde,
Çıkarıp, öyle girdi bir tevazu içinde.
Sonra bana dönerek, buyurdu: (Yum gözünü!
Açınca, yine bana söyle ne gördüÄŸünü.)
Gözümü kapatınca, uzun boylu ve esmer,
Bir zat gördüm ve bunu, kendine verdim haber.
Buyurdu: (Tıpkı senin söylediÄŸin gibidir.
O, bu yerde üç büyük evliyadan biridir.)
Yeğenleri Faruk Bey anlattı şunu bizzat:
Balkondan taÅŸ zemine düÅŸmüÅŸtü bizim Nevzat.
Biz bunu haber alıp, süratle indik yere.
Onu, koma halinde zor attık hastaneye.
Daha sonra ayıldı ve bildi kendisini.
Lakin kaybetmiÅŸ idi akli melekesini.
Gösterdik çok sinir ve akıl tabiplerine.
Dediler: (Ümit yoktur, gelmez eski haline.)
Efendi’ye giderek, arz ettim hadisatı.
Şefkatli kollarına teslim ettim Nevzatı.
Büyük bir merhametle yanlarına aldılar.
Onu, nazarlarından bir an ayırmadılar.
Mübarek gözlerinden çıkan nur ve ÅŸuaya,
Mazhar olup, çabucak kavuÅŸtu tam ÅŸifaya.
Öyle ki, hiç kalmadı hastalıktan bir eser.
Ve hatta avukatlık yaptı uzun seneler.
Abdülhakim Efendi, yine günün birinde,
Vaaz ediyor idi ki Bayezid camiinde,
Bir ara buyurdu ki mevzuyu deÄŸiÅŸtirip:
(İçinizden biriniz, görse ki eve gidip,
Mesela küçük oÄŸlu, çıkmış evin damına,
Güvercin kovalıyor, bağırmasın hiç ona.
YavaÅŸ ve güzellikle söylesin ki: Evladım!
Gel de in aşağıya, bak sana şeker aldım.
Böylece ürkütmeden içeri alsın onu.
Bundan sonra o ancak azarlasın oğlunu.)
Abdülhakim Efendi, bunu, cemaatına,
Söyleyip devam etti yarım kalan vaazına.
Akhisarlı biri de, bunları dinlemişti.
O vaazın bitiminde, çıkıp eve gitmiÅŸti.
Ve oÄŸlunu gördü ki evine vardığında,
Güvercin kovalıyor çıkmış evin damında.
Hem de kiremitlerin ucundaydı evladı.
Tam bağıracaktı ki, o sözü hatırladı.
Buyurdukları gibi davrandı çok yumuÅŸak.
Böylelikle düÅŸmekten kurtuldu o yavrucak.
|