Abdülvehhab Åžarani, hal ehli bir kiÅŸiydi.
Canlı cansız, her şeyin zikrini işitirdi.
Kendisi anlatır ki: (Bir gün, akÅŸam vaktinde,
Namaz kılıyor idim, üstadımın evinde.
O anda, oldu bana fevkalade bir haller.
Gözümden, birden bire kaldırıldı perdeler.
Canlı cansız ne varsa, bu Mısır diyarında,
Hepsinin tesbihini, duyar oldum anında.
Daha sonra bu halim, daha da fazlalaştı.
Mısır haricindeki ülkelere ulaÅŸtı.
Yani bütün dünyada, ne varsa canlı, cansız,
Hepsinin tesbihini işitirdim hilafsız.
Okyanuslarda olan, nice mahlukatın da,
Yaptığı tesbihatı, duyuyordum anında.
Bu hal, bir müddet daha devam etti ise de,
Bunlarla aramıza, yeniden girdi perde.
Çünkü çok korkmuÅŸ idim, dua ettim Allah’a.
Her mahlukun sesini, iÅŸitmedim bir daha.
Fakat istediÄŸim an, istediÄŸim ülkeyi,
Görür veya bir anda geziyordum her yeri.)
Abdülvehhab Åžarani, ihsanı ilahiyle,
An be an, seyrederdi dünyayı kalb gözüyle.
Bir çölde, bir sahrada, bir ihtiyaç sahibi,
Görseydi, yetiÅŸirdi yardıma Hızır gibi.
Dünyanın bir ucunda olsa bile o insan,
Anında yetişerek, yapardı ona ihsan.
Yine buyuruyor ki kendisi bizatihi:
(Rabbimiz, bu fakire verdi ki ÅŸunu dahi,
Vefat etmiÅŸ bulunan büyük evliyaların,
Nerede olduğunu, bilirim ruhlarının.
Yani o büyüklerin, o mübarek ruhları,
Nerdeyse, Rabbim bana bildirir hep onları.)
Zira o yüksek ruhlar, kabirde serbesttirler.
İstedikleri yere, gidip gelebilirler.
Bunun gibi, üstadı Aliyyül Havvas dahi,
Bilip haber verirdi, bunları bizatihi.
Bir mümin, ziyarete gitseydi bir veliye,
Ona derdi: (O veli, kabrinde yoktur) diye.
Yahut buyururdu ki: (Çabuk git ey Müslüman!
Filan yere gitmeye hazırlanır o şu an.)
Kendisi, bu hususta anlatıyor ki yine:
Bir gün, İbni Farıd’ın gittim ziyaretine.
Ve lakin bulamadım, kabrinde yoktu o an.
Birazdan teÅŸrif etti yerine çok uzaktan.
Dedi: (Kusura bakma, çok muhtaç bir kiÅŸinin,
Feryadını iÅŸitip, gitmiÅŸtim yardım için.)
Bu kuvvet, verilmiÅŸtir bazı yüksek ruhlara.
Gidip yardım ederler, ihtiyaçlı kullara.
|