Abdülvehhab Åžarani, cihana ilim yaydı.
Ve lakin kendisini çekemeyenler vardı.
Bunlardan bir tanesi, edip çok kin ve haset,
Zamanın müftüsüne, etti onu ÅŸikayet.
Şarani, bu haberi alınca, gitti hemen.
Müftüden, bir kaç kitap istedi emaneten.
(Müdevvene) adında, fıkıh kitaplarıydı.
Kalın, birkaç cilt olup, hacimli ve ağırdı.
Müftü, talebelerden emretti ki birine:
(Sen taşı bu ciltleri bu kimsenin evine.)
Kitapları bırakıp, biraz dinlenmeksizin,
Hemen izin istedi talebe gitmek için.
Buyurdu ki: (Evladım, istersen kal bu gece.
Biraz sohbet ederiz senin ile böylece.)
Çocuk (Olur) deyince, içeriye geçtiler.
Tâ gece yarısına kadar sohbet ettiler.
(Åžimdi de biraz uyu) buyurup talebeye,
Çıktı o kitapların bulunduÄŸu bölmeye.
Lakin geçmemiÅŸti ki yirmi dakika kadar,
Talebenin yattığı odaya geldi tekrar.
Onu uyandırarak, buyurdu ki: (Kardeşim,
Götür bu kitapları, halloldu zira iÅŸim.)
Talebe, kitaplarla gidiyorken öylece,
DüÅŸündü ki: Bunlara, hiç bakmadı bu gece.
Madem bakmayacaktı, ne için aldı peki?
Lakin bilemediÄŸim bir hikmeti var belki.
Müftü de, kitapların geldiÄŸini görünce,
(O, benimle alay mı ediyor?) dedi önce.
Kızıp, kendi kendine ÅŸöylece söylendi ki:
(Okumayacaktı da, ne için aldı peki?)
O ara biri gelip, dini bir sual sordu.
Lakin araştırmadan, cevap vermek pek zordu.
İmam-ı Åžarani’den gelen o kitaplara,
Bakarak, cevabını başladı aramaya.
Ve lakin çevirdikçe kitap sayfalarını,
Gördü hep Åžarani’nin açıklamalarını.
Onu koyup, merakla aldı öbür ciltleri.
Gördü ki, notla dolu bütün sahifeleri.
Talebeyi çağırıp, dedi ki: (Bu kitaplar,
Hepsi, tek tek okunup, yazılmış hem de notlar.)
O dedi: (Beraberdik onunla bütün gece.
Benden, yirmi dakika ayrı kaldı sadece.)
Dedi ki: (Bunca kitap, deÄŸil yirmi dakika,
Yirmi ayda bile zor okunur filhakika.)
Hakkında beslediÄŸi, kötü düÅŸüncelerden,
Vazgeçip, o velinin evine gitti hemen.
Huzuruna çıkarak, tövbe etti gönülden.
Talebesi içine dahil oldu o günden.
|