Ahmet Mekki Efendi, evliyadan bir kiÅŸi.
Talebe okutmaktı en sevdiği tek işi,
Kerametler sahibi bir zat idi o, ama,
Kendisini, herkesten gizliyordu daima.
Ne kadar setr etse de, kendini o büyük zat,
Bir çok kerametini görüyordum ben bizzat.
Zira biz gündüzleri, beraberdik hep iÅŸte.
Hem birlikte olurduk, iÅŸe geliÅŸ gidiÅŸte.
Yine bir gün, otobüs bekliyorken, bir ara,
Baktım ki, üzerime almamışım hiç para.
Ben buna üzülürken, geldi otobüsümüz.
Arkadaki kapıdan biniverdik ikimiz.
DüÅŸündüm ki: Üstümde para yok bugün madem,
Efendi'den isterim, çünkü yok baÅŸka çarem.
Sadece düÅŸünmüÅŸtüm, söylememiÅŸtim fakat.
O anki düÅŸüncemi, anlamış mübarek zat.
Bir yirmibeÅŸ kuruÅŸu, uzatıp biletçiye,
Dedi ki: (Bir talebe bileti ver bu beye.)
O an çok duygulandım, dedim: Bu, bir keramet.
Çünki o, ilk olarak alıyor bana bilet.
Bir gün, Yüksel Ekinci adında biri, yine,
Çağırdı ikimizi yemek için evine.
Derhal kabul eyledi onun bu davetini.
O gün de gördüm yine, baÅŸka kerametini.
YemeÄŸimizi yiyip, dönerken kendisiyle,
Buyurdu: (Abdüllatif, sen ÅŸimdi beni dinle.
Saliha bir bacısı var ki bu Yüksel Bey'in,
Onu, sana alalım, bu babta sen ne dersin?)
Ben, mahcup vaziyette dedim: (Olur efendim!)
Velakin evlenmeye yok idi hiç niyetim.
Ama biliyordum ki, boÅŸ konuÅŸmaz büyükler.
Onların her sözünde, vardır nice hikmetler.
Hak indinde öyle çok vardır ki kıymetleri,
Bildirir Hak teâlâ onlara çok ÅŸeyleri.
Onlar, halk arasında, bulunurlar Hak ile.
Olmaz ayrılıkları, Rablerinden az bile.
Malumdur o zatlara, bize meçhul olanlar.
Çünkü Hak teâlânın sevdiÄŸi kuldur onlar.
Bu hadiseden sonra, üç yıl geçti aradan.
Hatta Mekki Efendi, göç etti bu dünyadan.
O günkü sözlerini, ben unutup gitmiÅŸtim.
Hatta ÅŸaka olarak söyledi zannetmiÅŸtim.
MeÄŸer ciddi söylemiÅŸ onu o mübarek zat.
Nitekim üç yıl sonra, bu iÅŸi oldu hakikat.
Onun kız kardeşiyle evlendim ben nihayet.
Onun bereketiyle mutluyuz hem de gayet.
Åžimdi ben, bir Fatiha okusam her ne zaman,
Gönderirim onun da ruhuna muntazaman. |