Ahmet Mekki Efendi, âlim ve evliyadan.
Din-i İslam uÄŸrunda çalıştı hiç durmadan.
Bıkmadan ders okuttu, verdi vaaz-ü nasihat.
Hep bu yolda çalışıp, ÅŸehiden etti vefat.
Åžehid oldu, çünkü hiç durmadı, dinlenmedi.
İnsan yetiştirerek, dine hizmet eyledi.
Yoktu bir düÅŸüncesi, dine hizmetten baÅŸka.
Şehid olmasının da, sebebi buydu başta.
Dünyalık hiçbir ÅŸeyi, etmedi asla talep.
Ahirete dönüktü, kalbi ve ruhuyla hep.
Vefatına bir hafta kalmıştı ki, o yine,
Bildirdi bu hususu çok sevdiÄŸi birine.
Daha da yaklaşınca vefatı MübareÄŸin,
Dedi: (Hasta olursam, hiç doktor getirmeyin.)
Ve bir gün yapıyorken sabah kahvaltısını,
Birden bire elinden düÅŸürdü bardağını.
Kalkıp, elbisesini giymek istedi, fakat,
İki üç saat sonra, eyledi Hakk’a vuslat.
Kan sızdı uzun müddet, aÄŸzından dışarıya.
Bu, ÅŸehid olduÄŸunun iÅŸaretiydi zira.
O vefat ettiÄŸinde, bazı büyük âlimler,
(Bugün, dinin direÄŸi yıkılmıştır) dediler.
Vefatı, öyle tesir etti ki bu fakire,
Sanki yetim kalmıştım o anda birden bire.
Ömrümde böyle acı, önce hiç görmemiÅŸtim.
İstanbul başımıza yıkıldı zannetmiştim
Bir âlimin ölümü, ölümüdür âlemin.
Yüceltsin makamını onun Rabbil âlemin.
Rüyamda, gidiyordu gayet nurlu olarak.
Ben, peÅŸinden giderdim, yerde yuvarlanarak.
Geri dönüp, eliyle, tuttu benim elimden.
Ayağa kaldırarak, kurtardı o halimden.
Uyanıp, tabirini ÅŸöyle yaptım rüyanın:
Şefaat edecektir inşallah bana yarın.
Binlerce kişi geldi duyar duymaz vefatı.
İstanbul az görmüÅŸtür, böyle çok cemaatı.
Edirnekapı’daydı kabir yeri o zaman.
Ankara’da, BaÄŸlum’a nakledildi sonradan.
Kabri açıldığında, bu nakil sebebiyle,
ÇürümemiÅŸ olduÄŸu görüldü hayret ile.
Aradan dört yıl gibi uzun zaman geçmiÅŸti.
Buna raÄŸmen cesedi, asla çürümemiÅŸti.
Zira vefat etmiÅŸti, o bir ÅŸehid olarak.
Åžehidin bedenini, çürütmez çünkü toprak.
Ya Rabbi, bu âlim ve veli zat hürmetine,
KavuÅŸtur cümlemizi onun ÅŸefaatine.
|