Bir gün Ahmed-i Cami, Herat’a gitmek için,
Yola çıktı, kimseye bir haber vermeksizin.
Ve lakin Herat’lılar, bunu haber alarak,
Döküldüler yollara, genç ihtiyar, cümle halk.
İki saatlik yoldan, onu karşıladılar.
Ve bir tahta oturtup, omuzda taşıdılar.
Bereketlenmek için, bu hizmetle her biri,
Birkaç adım taşıyan, çekiliyordu geri.
Bu ÅŸekilde, Herat’a varınca en nihayet,
Müftünün konağında, eylediler ikamet.
Abdullah Zahid diye, o yerde biri vardı.
Bayram günleri hariç, her gün oruç tutardı.
Yaptığı içindir ki, böyle fazla ibadet,
Herkes, onu sever ve sayarlardı begayet.
Ahmed-i Namıki’nin Herat’a teÅŸrifini,
İşitince, bir merak sardı onun içini.
Hanımına dedi ki: (Herat’a biri gelmiÅŸ.
Bir gidip de göreyim, nasıl bir kimse imiÅŸ?)
O dedi: (Bu niyetle gitmen doÄŸru deÄŸildir.
Çünkü o, Hak katında çok büyük bir velidir.
İstifade etmeyi, kalbinden eyle niyet.
Ve her ne emrederse, aynen eyle riayet.)
Lakin o, bu sözlerden pek de hoÅŸlanmayarak,
Dedi: (Sen anlamazsın, otur da işine bak.)
Giyinip çıktı sonra, onu dinlemeksizin.
Geldi, Ahmed Cami’yi imtihan etmek için.
Ve lakin girer girmez, Namıki Cami, ona,
Buyurdu: (Yapar mısın, söylesem bir iÅŸ sana?)
Dedi: (DoÄŸru ve güzel bir iÅŸse dediÄŸiniz,
Ne için yapmayayım, nedir o, söyleyiniz?)
Buyurdu ki: (Öyleyse, geri dön ÅŸimdi derhal.
Şu karşıki kasaptan, bir but kuzu eti al.
Oradan bakkala git, biraz yaÄŸ, biraz pekmez,
Alıp, kendi elinle evine götür bu kez.
Pişir kuzu etini, tatlı yap pekmezi de.
Oturup, hanımınla yiyin neÅŸe içinde.)
O, bunları duyunca, düÅŸündü: Yemek nedir?
Ben, bir ÅŸey yemiyorum gündüz otuz senedir.
Buyurdu ki: (Ey zahid, yanlış bu düÅŸündüÄŸün.
Haydi git, dediÄŸimi icra eyle sen bugün.
Bizi vesile edip, dua et hem de Hakk’a.
Muradın her ne ise, kavuşursun mutlaka.)
Adam (Peki) diyerek, o şeyleri yaptı hep.
Sonra Hak teâlâdan, ÅŸu ÅŸeyi etti talep:
Dedi ki: (Ya ilahi, kalb gözümü aç benim.
Åžehrin dört tarafında, ne varsa hep göreyim.)
Duası kabul olup, açıldı kalb gözleri.
Gördü ÅŸehir içinde olan cümle ÅŸeyleri.
|