İstanbul’un Manevi fatihi olan bu zat,
Kerametler sahibi velidir hem de bizzat.
Muhammed bin Hamza’dır ismi haddi zatında.
Akşemseddin bilinir lakin halk arasında.
Riyazet sebebiyle yüz renginin solması,
Saç ve sakallarının bu yüzden aÄŸarması,
Ve beyaz elbiseler giydiÄŸinden, nihayet,
AkÅŸemseddin dendiÄŸi edilmiÅŸtir rivayet.
Yıl binüçyüzdoksan'da, Åžam da doÄŸmuÅŸken bu zat,
YetmiÅŸ yaşında dahi, Göynük’te etti vefat.
Daha küçük yaşında, ezberledi Kur’anı.
İlim öÄŸrenmek için, arardı her imkanı.
Yedi yaşında iken, Åžam’dan hicret ettiler.
Amasya'nın Kavak nam kazasına geldiler.
Bundan bir süre sonra, babası vefat etti.
O da, ilim sahibi evliyadan zat idi.
O zamanlar Kavak’a, bir kurt oldu musallat.
Ne vakit o beldede etseydi biri vefat,
Hemen onun kabrini, gece gelip açardı.
O ölüyü, mezardan çıkarıp parçalardı.
Aynı kurt, bu zatı da istedi parçalamak.
Mübarek mezarını açmış idi ki, ancak,
O, elini uzatıp, o kurdun boğazını,
Sıkınca, kurt oraya serilip, çıktı canı.
Ertesi gün insanlar, kabrini ziyarete,
Gelince, bunu görüp düÅŸtüler bir hayrete.
Zira bir kurt ölüsü var idi, iri yarı.
Åžeyh Hamza’nın eli de, çıkmış idi dışarı.
Bu garip manzarayı görür görmez insanlar,
Åžeyh Hamza da, elini içeri çekti tekrar.
İşte bu MübareÄŸin oÄŸluydu AkÅŸemseddin.
Ve ilme baÅŸlamıştı genç iken yaşı hemin.
Zeki, kabiliyetli bir kiÅŸi olduÄŸundan,
Daha üst seviyeye çıktı akranlarından.
O, ilim tahsilini tamamladıktan sonra,
Osmancık’ta yerleÅŸip, ders verdi insanlara.
Çalışıp, her bir ilmi öÄŸrenmiÅŸtir fen ve din.
Tıp üzerinde dahi, bilgisi vardı derin.
Zahiri ilimleri öÄŸrendiyse de iyi,
Batıni ilimde de isterdi yükselmeyi.
Tasavvufta yetişmiş bir rehber arıyordu.
Yanında hizmet edip, yükselmek istiyordu.
Onun bu çok arzu ve isteÄŸini bilenler,
Hacı Bayram Veli’yi ona haber verdiler.
Dediler: (Ankara’da, Hacı Bayram-ı Veli,
Adında biri var ki, büyük âlim ve veli.
Tam senin aradığın bir rehberdir ki o zat,
Sen, onun sohbetinde bulursun çok menfaat.)
|