Hacı Bayram Veli’yi tavsiye edince halk,
Onun kim olduÄŸunu eyledi hayli merak.
Ankara beldesine yollandı o saatta.
Lakin aradığını bulamadı o zatta.
Fakat o, aldanmıştı görünüÅŸe bakarak.
Başka rehber aradı, oradan ayrılarak.
Halep’te bir evliya var diye duydu o an.
O zatı görmek için, Halep’e oldu revan.
Velakin o veliyi görmeden bir gün önce,
Halep’te, AkÅŸemseddin rüya gördü bir gece.
Baktı, nurdan bir zincir geçirilmiÅŸ boynuna.
Zorla, Hacı Bayram’ın çekiliyor yanına.
Zincirin ucu dahi, elindeydi o zatın.
Çekilip bırakıldı eÅŸiÄŸine dergahın.
AkÅŸemseddin görünce bu manalı rüyayı,
Anladı Ankara’da yaptığı o hatayı.
Hacı Bayram Veli’nin aÅŸkı ile yanarak,
Geldi onu görmeye, Halep’ten ayrılarak.
O zaman Hacı Bayram, cümle talebesiyle,
Tarlaya gitmiÅŸ idi çalışmak gayesiyle.
ÖÄŸrenip, o da hemen tarlaya gitti, fakat,
O veli, kendisine etmedi hiç iltifat.
O hiç göstermeyince bir ilgi kendisine,
Talebeleri dahi, bakmadılar yüzüne.
Lakin o, çalışmaya baÅŸladı onlar gibi.
Yine de o veliden göremedi bir ilgi.
Az sonra, yemek vakti geldi ise de, fakat,
Onu, sofrasına da almadı o veli zat.
Taksim etti yemeÄŸi mevcut talebelere.
Arta kalanı ise, gönderdi köpeklere.
Onlar yemek yemeye başlamışlardı artık,
O ise, bir kenarda kalmıştı, kalbi kırık.
Hatasını çok iyi anlayan AkÅŸemseddin,
O an kendi kendine söylendi ki: (Ey nefsim!
Gerçi bugün, bir miktar gördünse de hakaret,
Yine bu kapıdadır senin için saadet.
Sen ki beÄŸenmemiÅŸtin Hakk’ın bu velisini,
İşte ceza olarak böyle yaparlar seni.
Ey nefsim, hiç kendini müdafaa etme sakın.
Sen artık köpeklerle yemeye müstehaksın.)
Köpeklerin kabına uzanmıştı ki eli,
Şefkatle baktı ona Hacı Bayram-ı Veli.
Buyurdu ki: (Ey köse, tez girdin kalbimize.
Gel, yanıma otur da, şeref ver haydi bize.)
Gelince, ona bakıp buyurdu: (Bir misafir,
Zincir ile gelirse, böyle kabul edilir.)
Sonra ona etti ki bir tasarruf ve himmet,
Başkaları dururken, ona verdi icazet.
|