Aziz Mahmud Hüdayi, hazret-i Üftade’ye,
Hizmetle nail oldu büyük istifadeye.
Her emrini, harfiyen yerine getirerek,
Sair talebeye de olmuÅŸtu güzel örnek.
O Allah adamına hizmet edip ihlasla,
Aldı dualarını herkesten daha fazla.
Ona olan aşırı sevgi ve muhabbeti,
Ona bağlılığı ve tam bir teslimiyeti,
Sayesinde, en fazla, o kavuÅŸtu himmete.
Zira can-ü gönülden koÅŸuyordu hizmete.
Üç senenin sonunda, hocası da nihayet.
YetiÅŸtiÄŸini görüp, verdi mutlak icazet.
Ve hemen gönderdi ki onu Sivrihisar’a,
İlim ve feyiz saçsın orada insanlara.
Aziz Mahmud Hüdayi, derhal (Peki!) diyerek,
İrşad etti kulları o beldeye giderek.
Altı ay çalışınca orada leyl-ü nehar,
Hocasının emriyle, Bursa’ya geldi tekrar.
Baktı, büyük üstadı Üftade hazretleri,
Gayetle zayıf düÅŸmüÅŸ, bozulmuÅŸ sıhhatleri.
Doksan yaşını aÅŸmış idi ki bu büyük zat,
Onun her hizmetini Hüdayi gördü bizzat.
Çok memnun oluyordu hocası da haliyle,
Her gün dua ederdi ona bütün kalbiyle.
Bir gün de dua edip, buyurdu ki: (Evladım!
Sultanlar, rikabında yürüsün adım adım.)
Yani sen, at üstünde giderken muradınca,
Sultan, yaya olarak gelsin senin ardınca.
Hazret-i Üftade’nin hastalığı artarak,
O senenin sonunda, oldular vuslat-ı Hak.
Bu büyük evliyanın vefatlarından sonra,
Aziz Mahmud Hüdayi nur saçtı insanlara.
O ara, Üsküdar’da bir yer satın alarak,
Dergah inÅŸa ettirdi, bir dershane olarak.
Talebeler, her yerden, demeyip uzak yakın,
Onun medresesine koştular akın akın.
Zengin fakir, yaÅŸlı genç, hatta devlet ricali,
Gelirdi o dergaha her kesimden ahali.
Devrin sultanları da, gösterip saygı, edep,
Bu Allah adamından faydalanırlardı hep.
Sultan birinci Ahmed ve üçüncü Murad Han,
Dördüncü Murad ile, sultan ikinci Osman,
Bu büyük evliyadan dua istemiÅŸlerdir.
Onu, gönül sultanı olarak bilmiÅŸlerdir.
Nice devlet adamı, vezirler, kumandanlar,
Onun sohbetlerine koşardı o zamanlar.
Çok ilim adamları yetiÅŸti o dergahta.
O yer, kültür merkezi haline geldi hatta.
|