Bu Allah adamına, haşmetli Sultan Ahmet,
Bir gün, ibrik elinde, su döküp etti hizmet.
Sultanın annesi de, arkasında kafesin,
Ayakta, havlu elde, beklerdi tutmak için.
Gönlünden geçirdi ki o an valide hanım:
Bir tek kerametini görse idim bu zatın.
Bu fikrini anlayıp, buyurdu ki: (Çok hayret!
Bazısı düÅŸünür ki, görseydim bir keramet.
Halbuki bir PadiÅŸah, hürmet gösterip bize,
EÄŸilmiÅŸ, ibrik ile su döker elimize.
Muhterem annesi de, gerisinde kafesin,
Ayakta, havlu elde, bekliyor tutmak için.
Bütün bunlar, keramet deÄŸil de, nedir ya da?
Bundan büyük keramet var mı bugün dünyada?)
Sordu Sultan: (Efendim, denir ki rivayette:
Abdülkadir Geylani, o yevm-i kıyamette,
Kendine bağlı olan talebeye, bahusus,
Åžefaat edecekmiÅŸ, doÄŸru mudur bu husus?)
Aziz Mahmud Hüdayi, düÅŸünüp az bir müddet,
Sonra da buyurdu ki: (DoÄŸrudur bu rivayet.)
Sultan sual etti ki: (Peki, zat-ı aliniz,
Bu hususta acaba, var mıdır bir vaadiniz?)
O zaman Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri,
Mübarek kollarını uzatarak ileri,
Dua etti: (Ya Rabbi, tâ kıyamete kadar,
Yolumuza girip de, bize tâbi olanlar,
Ve ömründe bir kere, gelip de türbemize,
Bir Fatiha okuyup, gönderirse kim bize,
Denizde boÄŸulmasın, fakirlik görmesinler.
Dünyadan ahirete, iman ile gitsinler.
Ölecekleri günü, daha önce herbiri,
Bilip, haber versinler gelmeden ecelleri.)
|