Hazret-i BiÅŸr-i Hafi, gönül ehli bir zattı.
İşi, hep insanlara öÄŸüt ve nasihattı
Hanbeli mezhebinin kurucusu, reisi,
Ahmed ibni Hanbel’in çoktu ona sevgisi.
Sık sık onun yanına gidip oturuyordu.
Sohbetini dinleyip, büyük haz duyuyordu.
Lakin talebeleri, dediler: (Efendim, siz,
Tefsir, hadis, fıkıhta, eÅŸsiz bir âlimsiniz.
Lakin BiÅŸr-i Hafi’yi, devam üzre ziyaret,
Edersiniz, acaba nedir ki bunda hikmet?)
Buyurdu: (Haklısınız, fıkıh, hadis ve tefsir,
Gibi zahir ilimde dediÄŸiniz gibidir.
Ve lakin kalb ilmini, iyi bilir o benden.
İstifadem oluyor onun sohbetlerinden.)
ÖÄŸrenip öÄŸretmekle geçirdi ömrünü hep.
Ve yaydı insanlara, ilim, hayâ ve edep.
O, ne zaman, nerede konuşsaydı her defa,
İlim, hikmet kokusu yayılırdı etrafa.
O vefat ettiğinde, yakından ve uzaktan,
Öyle çok kalabalık toplandı ki o zaman,
Evden, cenazesini sabah aldı cemaat.
AkÅŸam varabildiler kabristana geç saat.
Kendisini, rüyada görüp sual ettiler.
(Ne muamele etti Allah sana?) dediler.
Buyurdu: (Kıyamete kadar, bana muhabbet,
Besleyen kimseleri, etti af ve maÄŸfiret.)
Bir gün zengin bir kimse, geldi BiÅŸr-i Hafi’ye.
(Ömreye gidiyorum, emriniz var mı?) diye.
Ona sual etti ki: (Yol harçlığın ne kadar?)
O dahi arz etti ki: (İki bin dirhemim var.)
Buyurdu ki: (Ne için gidiyorsun ömreye?)
Dedi: (Allah rızası, yoktur başka bir gaye.)
Buyurdu ki: (Ömreye hiç gitmeden de bugün,
Allah'ın rızasını kazanmak yine mümkün.
Hatta ondan daha çok sevap olan bir iÅŸi,
Sana desem, acaba yapar mısın ey kişi?)
O (Yaparım) deyince, buyurdu: (Öyle ise,
Dağıt bu paraları, fakir bir kaç kimseye.
Mesela ödünç almış, ödemeye gücü yok.
Bir lokmacık yemeye muhtaç olan kimse çok.
Nüfusu kalabalık olup da, geçimi dar,
Ve nice hanelerde yetim ve öksüzler var.
Paranı, bu yerlere verirsen, daha iyi.
Kazınırsın böylece, rıza-i ilahiyi.
Zira bir Müslümanın kalbini ferahlatmak,
Fakir ve düÅŸkünlere yardım eli uzatmak,
Nafile yapacağın yüz hacdan kıymetlidir.
Hak rızası böyle de elde edilebilir.)
O dedi ki: (Efendim, çok doÄŸru söylersiniz.
Lakin hacca gideyim müsaade ederseniz.)
Buyurdu ki: (Bir servet, helalden deÄŸil ise,
Nefs, kendi arzusunu yaptırır o kimseye.)
|