Ebül Hasen Åžazili, bir gün sohbet ederken,
Bahsetti bu dünyaya raÄŸbet eylememekten.
Lakin vardı üstünde kıymetli bir elbise.
Vardı cemaatte de gayet fakir bir kimse.
O, kalben düÅŸündü ki: (Hem zühd’den bahsediyor,
Hem kendi, çok kıymetli elbiseler giyiyor.
Birbirini tutmuyor, sözüyle giyiniÅŸi.
Aslında benim şu an, hakiki zahid kişi.)
Böyle düÅŸündüÄŸünü anlayıp Ebül Hasen,
Buyurdu ki: (Yanıma gelir misin biraz sen.)
Gidince, o kimsenin eğilip kulağına,
Buyurdu ki: (Bu bapta itiraz etme bana.
Senin üzerindeki elbiseyi görenler,
Zühd sahibi sanarak, sana hürmet ederler.
Sana, bundan dolayı bir gurur gelebilir.
Felakete sürükler lakin seni bu kibir.
Halbuki ÅŸu bendeki elbiseyi gören halk,
Beni zahid bilmezler, bu halime bakarak.
Ben de gurur kibirden, olurum böyle halas.
Zaten eski giymekle, insan zahid olamaz.
Ve her kim, çok kıymetli giyse dahi libası,
Elbisenin, zühd ile yoktur bir alakası.)
O fakir, mahcub oldu bunları duyduğunda.
Tövbe istiÄŸfar etti o zatın huzurunda.
O zamanın sultanı, tertib edip ziyafet,
Bu büyük veliyi de saraya etti davet.
Ebül Hasen Åžazili, kabul edip daveti,
Sultanın sarayına, yemeğe teşrif etti.
Sultan, karşılayarak gösterdi çok iltifat.
Sonra da, uğurladı kendisi onu bizzat.
Lakin o ayrılınca, bir kısım münafıklar,
Sultana, bu veliyi pek fena tanıttılar.
İftiralar attılar hakkında bu büyüÄŸün.
Sultan dahi inanıp, dedi: (Onu öldürün!)
Emri alan muhafız, üzüldü buna fakat.
Lakin sultan vermiÅŸti ona böyle talimat.
Hiç de istemeyerek (Peki) dedi bu emre.
Gitti Ebül Hasen’in bulunduÄŸu o yere.
Huzuruna çıkarak, dedi ki: (Ey efendim!
Zat-ı alilerine hürmetim çoktur benim.
Allah’ın en sevgili kulusunuz siz ÅŸu an.
Lakin böyle bir emir vermiÅŸtir bana sultan.
Öyle bir ÅŸey yapın ki, siz ÅŸimdi bana önce,
Vazgeçsin kararından, sultan onu görünce.)
O, bir taşı gösterip, buyurdular ki ona:
(Åžu büyük taşı alıp, götür ver o sultana.)
Muhafız bakar bakmaz, (altın) oldu taş o an.
Hayretten aklı gitti muhafızın başından.
Buyurdu ki: (Al götür, teslim et kendisine.
Bu muazzam serveti, koysun hazinesine.)
Sultan onu görünce, vazgeçti o fikrinden.
Gidip özür diledi Hakk’ın bu velisinden.
|