Ebül Hasen Åžazili, her senede bir defa,
Beytullaha giderek, ederdi haccı ifa.
Son defa gittiÄŸinde ve lakin bu büyük zat,
Yanına, kazma, ibrik ve kâfur aldı bizzat.
Sordu talebeleri (Ne için?) olduÄŸunu.
Dedi ki: (Falan yerde anlarsınız siz bunu.)
Ve nihayet hac için, çıktılar sonra yola.
Hamisre nam mevkide, verdiler biraz mola.
Ebül Hasen Åžazili, dinlenip orda biraz,
Sonra da cemaatle, kıldılar hepsi namaz.
Talebeler kalkıp da, beklerken sonra onu,
O, seccade üstünde, teslim etti ruhunu.
Talebeler o zaman anlamış oldu ki ilk:
O, ne için yanına almış kazma ve ibrik.
Hemen o kazma ile, kazdılar mezarını.
İbrikle su taşıyıp, yıkadılar naşını.
Ve getirmiÅŸ olduÄŸu o kâfurdan da yine,
Koyup, cenazesini defnettiler kabrine.
Tuzlu olduÄŸu için o yerin suyu fakat,
Orada, bu sebepten yetiÅŸmezdi pek nebat.
Ve lakin bu velinin o bölgeye defniyle,
Tuzlu su, tatlı oldu onun bereketiyle.
Ekin yetiÅŸtirmeye deÄŸilken hiç müsait,
O günden itibaren, o yer çok oldu mümbit.
Buyurdu ki: Rüyada hazret-i Ebu Bekri,
Bir gece gördüÄŸümde, bana buyurdular ki:
(Bu dünya muhabbeti, kalbi terk etmiÅŸ midir?
En kolay iÅŸareti, bilir misin ki nedir?)
Ben, bilemediÄŸimi arz edince cevaben,
Buyurdu: (Öyle ise, dinle ey Ebül Hasen!
Bu alamet ÅŸudur ki, bulunca verir, fakat,
Bulmadığı zaman da, yine olur çok rahat.)
Vefatı sırasında, buyurdu: (Kardeşlerim!
Size, mühim olarak ÅŸunu demek isterim.
Dünyada en güzel ÅŸey, dine hizmet etmektir.
Lakin bu hizmetini, kendinden bilmemektir.
Mutlak ihlas gerektir İslam’a hizmette de.
Zira din, facirle de kuvvet bulur elbette.
Yolumuzda ilk adım, kendini hiç bilmektir.
Kendinde bir iyilik, bir varlık görmemektir.
Boynu bükük olanlar, kazanırlar muhakkak.
Zira böyle olanı, seviyor cenâb-ı Hak.)
|