Osmanlı Padişahı, Sultan ikinci Murad,
Almıştı bir zamanlar, çok kıymetli, cins bir at.
Lakin çok huysuz olup, salih kimseler hariç,
Yanına, bir kimseyi yaklaÅŸtırmıyordu hiç.
Bir gün Emir Sultan’a gelerek Sultan Murad,
Dedi ki: (Sizin için bir at aldık biz, fakat,
Yanına yaklaşmaya kimsenin yok takatı.
Birini verseniz de, getirse size atı.)
Bunu, Emir Sultan’a dediÄŸinde o saat,
İşitti talebeden Hacı Baba denen zat.
Kalbinden geçirdi ki: Ah, keÅŸke bu fırsatı,
Hocam bana verse de, ben getirsem o atı.
Yaparım her gün onun tımarını güzelce.
Alırım üstadımın duasını böylece.
O talebe, bunları düÅŸünür idi ki tam,
Emir, ona dönerek dedi: (Ey hacı Babam!
Git o ata söyle ki: Åžimdi senin sahibin,
Emrine, titizlikle tam mutidir Rabbinin.
Sen dahi, sahibine tam itaat ederek,
Muti olacak mısın, bu huyu terk ederek?)
O böyle söyleyince, (Evet) der gibi o an,
Başını, tam üç defa önüne eÄŸdi hayvan.
Gelip, Emir Sultan'a arz ettiÄŸinde bunu,
Buyurdu ki: (Terk etti o serkeÅŸlik huyunu.
Sen ÅŸimdi hiç korkmadan, var o atın yanına.
Buraya getirerek, bak her gün tımarına.)
Getirdi o hayvanı, o Emir Buhari’ye.
Emir, ona binerek gidiyordu camiye.
Hacı Baba, o atla çarşıya gidiyordu.
Ve bir yere bırakıp, iÅŸini görüyordu.
At, yanına yaklaşan bir kısım adamları,
Görünce, huysuzlaşıp, kovalardı onları.
İnsanlar, bu durumu çok merak etti fakat,
Derlerdi ki: Kimlere saldırır acep bu at?
Bunu araÅŸtırdılar, gördüler ki velhasıl,
Bid’at sahiplerine saldırıyor o asıl.
İtikadı bozuk bir kimse gelse yanına,
Derhal huysuzlaşarak, saldırıyordu ona.
Velakin ehl-i sünnet itikadında olan,
Birisi geçse idi, sakinleÅŸirdi o an.
Hatta hayvan, yüzünü, o zata çevirirdi.
Başını öne eÄŸip, sanki selam verirdi.
Bu hali, o kadar çok meÅŸhur idi ki hatta,
Derlerdi ki: (Manevi bir haller var bu atta.)
Kim doÄŸru imanlıdır ve kimdir ehl-i bid’at?
Davranışları ile, ayırıyordu bu at.
Bu yüzden, bid’at ehli olan çoÄŸu insanlar,
O atın yakınından geçemezlerdi zinhar.
|