Yıllarca takib edip hocasının dersini,
İlimden, fazlasıyle almıştı nasibini.
Bir tek dersini bile, onun kaçırmayarak,
İçtihat makamına yükseldi son olarak.
İlim tahsil ederken, bir gün oldu çok hasta.
İyi olma ümidi, kalmamış idi hatta.
Daha sonra, öldüÄŸü zannı ile, bir kiÅŸi,
İmam-ı a’zama da haber verdi bu iÅŸi.
Gidip dedi: (Ya İmam, bugün akÅŸam, ÅŸu saat,
Ebu Yusüf, maalesef eyledi Hakka vuslat.)
O ise buyurdu ki: (Hayır, vefat etmedi.)
Hakikaten az sonra, geldi sıhhat haberi.
Hayret edip, İmama dediler: (Efendim, siz,
Onun ölmediÄŸini nasıl bilebildiniz?)
Buyurdu ki: (O, ilme, eyledi hayli hizmet.
Onun meyvelerini almadan ölmez elbet.)
O, İmamın ilmini yaymakla oldu meşhur.
Bu hususta ilk kitap yazan da, o olmuÅŸtur.
Fıkıh âlimlerimiz, yedi derecededir.
En yüksek derecesi, dinde müctehidlerdir.
Amelde, bugün mevcut dört mezhebin reisi,
Bu, birinci gruba girerler herbirisi.
İkincisi, mezhepte müctehid olanlardır.
İmam-ı Ebu Yusüf iÅŸte bu gruptandır.
Hadis-i ÅŸeriflerden, üçyüzbinini, bu zat,
Hem ravileri ile, ezberlemiÅŸti bizzat.
İmam vefat edince, bazı talebesine,
Ders verip, yükseltmiÅŸti fakih mertebesine.
Onun üstünlüÄŸünü görünce Sultan Mehdi,
Kadılık makamına onu tayin eyledi.
Sonra Harun ReÅŸid de, onda ilmi liyakat,
Görüp, o memlekete eyledi kad-ıl kudat.
Kadıların kadısı demektir ki bu ünvan,
O idi hakimlerden, bu ünvanı ilk alan.
Onaltı yıl hakimlik yaparak o bu defa,
Halkın suallerine, verirdi dini fetva.
|