BaÄŸdat’ta, baÅŸ müderris idi hem bu büyük zat.
Bir ara istedi ki, eylesin terk-i BaÄŸdat.
DüÅŸündü ki: Bu kadar ilimler tahsil ettim.
Lakin bilmiyorum ki, halis midir niyetim?
Allah için deÄŸilse edindiÄŸim ilimler,
Sonunda, helakime sebep olabilirler.
Niyetimde az dahi, dünya hırsı ve ÅŸöhret,
Var ise, benim için olur bu bir felaket
Bu türlü düÅŸünceler geldiÄŸinde içine,
Ders verirdi tam üçyüz ilim talebesine.
İmamın düÅŸüncesi, sezilince BaÄŸdat’ta,
Buna mani oldular, eÅŸraftan çok zevat da.
Bütün devlet erkânı, talebe ve cümle halk,
Dediler ki: (Gitmeyin bizleri bırakarak.)
Lakin o, kararlıydı gitmek için büsbütün.
Haccı bahane edip, BaÄŸdat’tan çıktı bir gün.
Onbir sene sürünce bu inziva hayatı,
Tamamlandı nihayet, manevi kemalatı.
Zahiri ilimlerde eÅŸsiz iken, bu sefer,
Tasavvuf yolunda da, aldı çok mesafeler.
Hem zahir, hem batında kâmil oldu nihayet.
Sonra, memleketine eyledi artık avdet.
Zira feyiz aldığı gönül ehli kiÅŸiler,
Kendisine, bu yolu iÅŸaret eylediler.
Dediler ki: (Uzlette, kendine fayda vardır.
Lakin ilim neşrinde, faide umumadır.
Kendini düÅŸünenden, zira bizim dinimiz,
Gayriyi düÅŸüneni, tutar üstün ve aziz.)
O da, bu nasihati candan kabul ederek,
Döndü ilim neÅŸrine, uzleti terk ederek.
Yaşı elli olmuÅŸtu geriye döndüÄŸünde.
Artık Tus’da geçirdi, bakiye ömrünü de.
Vefat edene kadar, durmadan çalışarak,
Bin kitap telif etti, hiç durmadan yazarak.
Yazdığı kitapların sayfa yekunu, eğer,
Ömrüne bölünürse, onsekiz sayfa eder.
(İhya-i ulum) ile, bir (Kimya-yı saadet),
İlmini göstermeye, eder yalnız kifayet.
Ve hatta bu mevzuda demiÅŸtir ki âlimler:
(Sırf İhya-yı ulum’u, bir gayr-i müslim, eÄŸer,
Severek çevirirse, sayfalarını bir bir,
Onun bereketiyle, imanla ÅŸereflenir.)
Dokuzyüz ellidokuz miladi senesinde,
Vukua gelmiÅŸ idi, bunun tecrübesi de.
Dört alman ordinaryüs profesör, o zaman,
İmam-ı Gazali’nin alıp kitaplarından,
Okumak suretiyle, nur dolup kalblerine,
Dördü de girmiÅŸlerdi, hemen İslam dinine.
|