Ölümü hatırlamak, esasen dört kısımdır.
Birincisi, (gafil)in ölümü anmasıdır.
O, hatırlasa bile ölümü zaman zaman,
Alamaz kendisini dünyaya sarılmaktan.
Hatta hatırladıkça, sarılır daha fazla.
Ayrılığı düÅŸünüp, ölümü sevmez asla.
Bu yüzden kötü bilip, zemmeder ölümü hep.
Der ki: (Bu, başımıza ne zaman gelir acep?
Yazık ki, ben de bir gün ölüp ayrılacağım.
O zaman ne olacak evim, barkım, ocağım?
Arzu ve emellerim, hep yarıda kalacak.
Benim kazandığımı, vârislerim alacak.)
Ölümü düÅŸündükçe, keder çöker içine.
Ve düÅŸer bu dünyadan ayrılık ateÅŸine.
Gafillerin, ölümü bu türlü anmaları,
Daha uzaklaştırır Rablerinden onları.
İkinci kısım ise, (tövbe eden bir kul)dur.
Ölümü hatırlayıp, piÅŸmanlığı çok olur.
Yaptığı günahlara üzülüp, olur nadim.
Der ki: (Bu günahlarla ne olur benim halim?)
Kaçırdığı fırsatı çalışır telafiye.
Çok ister kavuÅŸmayı gufran-ı ilahiye.
O, kötü bilmese de, ölümü onlar gibi,
Erken gelmesini de istemez tabii ki.
Çünkü hazır deÄŸildir ölüm için o daha.
İstemez o haliyle, vasıl olsun Allah’a.
Her ne kadar ölmeyi istemese de erken,
Lakin olmaz zararı, bu halis niyetinden.
Çünkü arzu eder ki, baksın hazırlığına.
Öyle çıksın mahÅŸerde, Rabbinin huzuruna.
Üçüncü kısım ise, arif ve velilerdir.
Bunlar istemezler ki, eceli etsin tehir.
Çünkü onlar, aşıktır Allahü teâlâya.
Can atarlar ölüp de Rablerine varmaya.
Ölümü, yadlarından çıkarmazlar bunlar hiç.
Çünkü ölümle gelir bunlara büyük sevinç.
KavuÅŸmaktan baÅŸkaca olmaz bir gayeleri.
Bundan ileri gelir ölmek istemeleri.
Bunlar, yalnız ölümle bulurlar huzur, rahat.
Çünkü ancak ölümle mümkün olur bu vuslat.
Zaten ölüm, köprüdür, dünyadan ahirete.
Bunlar da ölüm ile kavuÅŸurlar rahmete.
Bunların da üstünde bir derece vardır ki,
Onlar da düÅŸünürler ölümü, ÅŸu farkla ki,
Ölümün gelmesinde, bu çok yüksek zevatın,
Yoktur bir fikirleri, geç olmuÅŸ, ya da yakın.
Hakk’a bırakmışlardır, onlar her hadiseyi.
O, ne takdir ederse, beÄŸenirler o ÅŸeyi.
Kendi arzularından ileri geçmiÅŸlerdir.
Murad-ı ilahiyi, murad edinmişlerdir.
Rıza derecesine varmışlardır ki onlar,
Kalmamıştır onlarda şu veya bu arzular.
Takdir-i ilahiye eÄŸmiÅŸlerdir tam boyun.
O, ne takdir ederse, derler ki: (Budur uygun.)
Ölüm ile hayatın, onlarca farkı yoktur.
Ancak böyle bulurlar onlar rahat ve huzur.
Öyle dalmışlardır ki aÅŸkullaha bu kullar,
Onları, başka şeyler etmez pek alakadar. |