Mevlana zamanında var idi ki bir kimse,
Bu Allah adamını sevmezdi her nedense.
Hatta onu, dışarda görmüÅŸ idi bir günü.
Hemen öbür tarafa çevirmiÅŸti yüzünü.
Lakin Resulullahı rüyada gördü gece.
Huzuruna giderek, selam verdi hemence.
Resulullah, yüzünü çevirdi ondan fakat.
BaÅŸka tarafa bakıp, etmedi hiç iltifat.
O kiÅŸi bu sefer de, geçip öbür tarafa,
Resule, o taraftan selam verdi bu defa.
Velakin Resulullah, yüzünü, ondan tekrar,
BaÅŸka yöne çevirip, hiç etmedi itibar.
O bu hali görünce, baÅŸladı aÄŸlamaya.
Ve bunun hikmetini sordu Resulullaha.
Buyurdu ki: (Sen bizim, çok sevdiÄŸimiz olan,
Mevlana'dan yüzünü çevirirsin çok zaman.
Halbuki kendisini biz beÄŸenir, severiz.
Ondan yüz çevirenden, biz de yüz çeviririz.)
Korku ile uyanıp, anladı hatasını.
AÄŸlayıp, göz yaşıyla sildi gönül pasını.
Sonra da Mevlana’nın gidip medresesine,
Ve talebe olmayı düÅŸündü kendisine.
Bu arzu ve istekle düÅŸüverdi yollara.
Mevlana, talebeye ders verirdi o ara.
Birine buyurdu ki: (Kalk hemen, kapıya git.
Bir kimse, bize doÄŸru gelmektedir ÅŸu vakit.
Kalbinde, bize karşı var ihlas ve muhabbet.
Onu, kapı önünde hürmetle istikbal et.)
Talebe (Peki) deyip, kapıya çıktığında,
Medrese kapısına yeni gelmişti o da.
Hocasının dediği şeyleri ona deyip,
Aldı onu içeri, saygı hürmet gösterip.
O girip, Mevlana’nın elini öptü hemen.
Talebesi olmakla ÅŸereflendi o günden.
Ve yine Mevlana’nın talebesinden biri,
Hanesine giderken, bir gün akÅŸam üzeri,
Bir Müslüman, fıkıhtan ona bir sual sordu.
Sualin cevabını lakin o bilmiyordu.
Dedi ki: (Kitapları mütala eyleyeyim.
ÖÄŸrenip, cevabını yarın sana diyeyim.)
AkÅŸam eve gelince, karıştırdı çok kitap.
Velakin bulamayıp, yoruldu, kaldı bitab.
Bu üzüntü içinde, kalkıp yattı öylece.
Ve hemen Mevlana’yı rüyada gördü gece.
Buyurdu ki: (Evladım, sabah biraz erken kalk!
Hidaye kitabında, onuncu sayfaya bak.)
Uyanıp, o kitapta açtı o sahifeyi.
Hakikaten orada buldu o meseleyi.
ÖÄŸrenip, cevabını söyledi o gün ona.
Ve daha kuvvetlendi sevgisi üstadına. |