Hafız Osman Bedreddin, Mahmud-u Samini’nin,
Dergahına geleli on gün olmuÅŸtu hemin.
Samini hazretleri buyurdu: (Hafız, kurban!
Misafirlik üç gündür, hizmete baÅŸla heman.
Bizim bir bostanımız vardır ki ilerde bak,
Onu sulamak için sıra sende, haydi kalk!)
(Peki!) deyip, bostana geldi Osman Bedreddin.
Havuzu dolu görüp, suyu saldı velakin,
Sulamamış idi ki henüz bir evlek bile,
Baktı, suyu tükenmiÅŸ havuzun tamamiyle.
Halbuki büyük idi o bostanın havuzu.
Hepsini sulamaya yeterdi hatta o su.
Hiçbir ÅŸey anlamayıp, hayret etti bir hayli.
Ve dönüp, üstadına arz eyledi bu hali.
Hocası buyurdu ki: (Su vardır da muhakkak,
Sen göremiyorsundur, git de, gören gözle bak!)
Ayrılıp, o havuzun yanına geldi tekrar.
Baktı, havuz su dolu, hem de ağzına kadar.
O gün ikindi vakti, çağırdı onu yine,
Buyurdu ki: (Bostanın git falanca yerine.
Olmuş patlıcanlardan topla da biraz getir!
Zira yarın, dergaha, misafir fazla gelir.)
Bu emir üzerine bostana gitti tekrar.
Lakin bakıp gördü ki, olmamış patlıcanlar.
Gelip arz ettiğinde: buyurdu: (Hafız, kurban!
Olgun patlıcan ile doludur şimdi bostan.
Lakin göremiyorsun, bir daha bak, haydi git!
Gören gözle bakınca, göreceksin o vakit.)
Geri dönüp, bostana baktığında o tekrar,
Gördü ki, hakikaten yetiÅŸmiÅŸ patlıcanlar.
O, bu kerametleri görüyordu velakin,
(Tütün içiyor) diye, kalbinde yoktu yakin.
Onun bu tereddüdü çoÄŸaldı ki o kadar,
Sonunda, ayrılıp da gitmeye verdi karar.
Samini hazretleri vakıf oldu bu hale.
Elinde olmayarak üzüldü fevkalade.
Sabah namazdan sonra, cemaate dönerek,
Bir müddet durdu öyle, celalliydi mübarek.
Sonra da buyurdu ki: (Herhangi derdi olan,
Ehline söylemezse, bulunmaz ona derman.
Bizim bu yolumuzda, gururlanmak yasaktır.
Bir rehbere, ÅŸüphesiz teslim olmak esastır.
İnsan, birkaç hocadan ilim edinmek ile,
Ve hazret-i Hızır’dan bir ÅŸerbet içmek ile,
Bu yolda kâmil olmuÅŸ sayılmaz tabii ki.
Lazımdır ona yine, bir mürÅŸid-i hakiki.
Bir kimse, mürÅŸidinden, tütün içiyor diye,
Ayrılmak düÅŸünürse, sığar mı derviÅŸliÄŸe?)
|