Sehl bin Abdullah-ı Tüsteri hazretleri,
MeÅŸhurdu nefsi ile olan riyazetleri.
Yaptığı içindir ki Rabbine her an taat,
Ona, hayvanlar bile ederlerdi itaat.
Yanına gelirlerdi bazen vahşi hayvanlar.
Sakin otururlardı, vermeden hiçbir zarar.
Hak teâlâ indinde, duası makbuldü pek.
Ondan dua isterdi herkes bunu bilerek.
Hasta olan birine, dua etseydi eÄŸer,
Kalmazdı o kimsede, hastalıktan bir eser.
Var idi kendinin de bazı hastalıkları.
Lakin büyük bir nimet bilirdi o bunları.
Onun dualarıyla bulurken herkes şifa,
O, dua etmiyordu kendisine bir defa.
Dediler ki: (Kim sizden bir dua etse talep,
Müstecap duanızla, ÅŸifaya kavuÅŸur hep.
Lakin var sizin dahi, iki mühim derdiniz.
Siz, niçin kendinize hiç dua etmezsiniz?)
Dedi: (Bana onları, gönderdi Hak teâlâ.
Kendisi, ÅŸifasını verir ise ne a’la.
Bana, bu hastalıklar dert değil, birer ihsan.
Nimetin gitmesine, dua eder mi insan?
Ben bunlara sabredip, Rabbime ÅŸükrettikçe,
O, yüksek makamlara yükseltti beni nice.)
Åžehrin valisi dahi hasta oldu bir ara.
Söyledi bu derdini bilcümle doktorlara.
Hepsi aciz kaldılar onun tedavisinden.
O, Sehl-i Tüsteri’yi iÅŸitti birisinden.
Dediler ki: (O size, dua etsin bir defa.
Muhakkak ki bulunur derdinize bir deva.)
Vali onu çağırtıp, dedi: (Bende var ÅŸu dert.
Bundan kurtulmam için, bana da bir dua et.)
Buyurdu: (Zindanlarda mazlum varken bir nice,
Benim dualarımdan alamazsın netice.)
Dedi ki: (Öyle ise, affettim cümlesini.
Åžu andan itibaren çıkarsınlar hepsini.)
Sonra Sehl-i Tüsteri dedi ki: (Ya ilahi!
Benden dua istiyor ÅŸu hasta vali dahi.
Her ne ki varsa onda, bir dert veya musibet,
Sonsuz merhametinle, buna ÅŸifa nasib et.)
Henüz sona ermeden duası bu velinin,
Dertlerinden bir eser kalmadı o valinin.
Çok teÅŸekkür eyledi o Sehl-i Tüsteri’ye.
Ve bir kese altını, etti ona hediye.
Lakin kabul etmedi bunu Sehl-i Tüsteri.
Hiç elini sürmeden, gönderdi ona geri.
Orada, bazısının gelmişti ki kalbine:
(Keşke alıp verseydi şehrin fakirlerine.)
O, çakıl taÅŸlarına eyledi bir kez nazar.
Gördüler ki, bir anda altın oldu o taÅŸlar.
|