Sultan, Ebül Vefa’dan etti ki bir gün niyaz:
(Efendim, benim için nasihat edin biraz.)
Buyurdu ki: (Ey sultan, sen, bu halka çobansın.
Onun için tab’ana, zulmetme aman sakın!
İnsaf ve adaletle hükmedersen sen eÄŸer,
Allah, saltanatını uzun ömürlü eder.
Ve eÄŸer milletine, yaparsan eza, cefa,
Hak teâlâ bu mülkü, senden alır bu defa.
Ey emirel müminin, düÅŸün ve aç gözünü.
Beyhude ÅŸeyler ile, geçirme ÅŸu ömrünü.
Hiç ÅŸüphen olmasın ki, bir gün sen de ölürsün.
Yaptığın her amele, bir karşılık görürsün.
Öyleyse öyle amel icra et ki bu günde,
Göresin faydasını, yarın mahÅŸer gününde.
Bugün her ne yaparsan, yarın çıkar karşına.
Allah’a gizli yoktur, O, her ÅŸeye aÅŸina.
Sonra hiç unutma ki, bir damla sudur aslın.
Sonra ölüp, bir avuç toz toprak olacaksın.
İstifade ettiÄŸin ÅŸu güzelim a’zalar,
Allahü teâlânın, sana ihsanıdırlar.
Akıl, ÅŸuur ve idrak, el ayak, göz ve kulak.
Hepsini, senin için bahÅŸetti cenâb-ı Hak.
Hepsi, ahenk içinde çalışır muntazaman.
Bu nimetin ÅŸükrünü, yapabilir mi insan?
Hak teâlâ sana hem, ayrıca da bir nimet,
Verdi ki, senin emrin altındadır şu millet.
Lakin bu insanların hesabı, ahirette,
Tek be tek, hepsi senden sorulacak elbette.)
Başladı ağlamaya, sultan duygulanarak.
İçi yanıp, o ara su istedi bir bardak.
Getirilen o suyu tam içerken, bu defa,
(Dur, hemen içme!) dedi, sultana Ebül Vefa.
Buyurdu: (Bir sahrada, farz et bulunuyorsun.
İçmeye, bir damla su bile bulamıyorsun.
SusuzluÄŸun o kadar çoÄŸalsa ki sonra da,
Ölecek gibi olsan nihayet o sahrada.
Son anda biri gelse ve elinde ÅŸu bardak.
Geçip senin karşına, o bardağı tutarak,
Dese ki: Servetinin yarısını verirsen,
Suyu sana veririm, ne cevap verirsin sen?)
Dedi: (İstediğini veririm hemen elbet.
Zira ben ölüyorken, neye yarar o servet?)
Buyurdu ki: (Öyleyse, ÅŸu bir bardak su kadar,
DeÄŸeri bulunmayan bir servet neye yarar?
Arif olan, bu mala verir mi değer, kıymet?
Hiç kalbinde besler mi, ona sevgi, muhabbet?)
Sultan, Ebül Vefa’nın öperek ellerini,
Dedi: (Çok haklısınız, affedin lütfen beni.)
|