Seyyidet-ün Nefise, sahib-i kerametti.
Bütün insanlık için, feyiz ve bereketti.
Bir zaman, Nil'in suyu azalmıştı bir nice.
İnsanlar, susuzluktan bunalmıştı iyice.
Bu susuzluk derdinden, bulmak için bir necat,
Seyyidet Nefise’ye ettiler müracaat.
O dahi, gelenlere buyurdu ki: (Varınız.
Åžu bezi, Nil nehrine batırıp çıkartınız.)
(Peki) deyip, o bezi soktular Nil nehrine.
O anda Nil'in suyu yükseldi birden yine.
Kardeşinin bir kızı, yani yeğeni vardı.
Bu evliya hanımın hizmetini yapardı.
O diyor ki: (Kırk sene, hizmet ettim halama.
Hiç yemek yediÄŸini görmedim yine ama.)
Bir komşusu vardı ki, hem yahudi dininde.
Kötürüm bir kızları var idi evlerinde.
Kızcağızın annesi, çıkarken bir gün evden,
Dedi: (Sen evde otur, az sonra gelirim ben.)
Kız dedi: (Anneciğim, sen gelinceye kadar,
KomÅŸumuzun evinde, bekleyeyim bir miktar.)
O da muvafık görüp, eyledi ki gidip arz:
(Bu kızım, yanınızda kalabilir mi biraz?)
O dahi (Olur) deyip, aldı kızı odaya.
Biraz sonra kendisi, gitti abdest almaya.
Abdest suyu, o kızın yanından akıyordu.
Hasta kız, akıp giden sulara bakıyordu.
Aldı sonra o sudan, bir miktar ellerine.
Sürdü ayaklarının, o cansız yerlerine.
Kız, oyun olsun diye, sürüyorken suları,
Canlandı birden bire, o cansız uzuvları.
Kalktı ve koşturmaya başladı kız bir anda.
Zerre kadar hastalık kalmadı ayağında.
O ara, annesinin sesini iÅŸiterek,
Gitti hemen yanına, sevinçle, seÄŸirterek.
Kızının sapa saÄŸlam koÅŸtuÄŸunu görünce,
Ne söyleyeceÄŸini ÅŸaşırdı o da önce.
Dedi ki: (Ben rüya mı, hayal mi görüyorum?
Nasıl oldu, sen böyle koÅŸuyorsun ey yavrum?)
Kızcağız anlatınca olan bu hadiseyi,
Dedi ki: (Öyle ise, ben anladım bu ÅŸeyi.
Eğer hak olmasaydı onun dini bir defa,
Olmazdı abdest suyu, böyle ÅŸifa ve deva.)
Geldi hemen Seyyidet Nefise’nin evine.
Şehadet getirerek, girdi İslam dinine.
Sonra babası dahi, gelince eve akşam,
Hayret etti, görünce kızını sapa saÄŸlam.
O da çok duygulanıp, getirdi ÅŸehadeti.
O da buldu böylece, ebedi saadeti.
|