Bir gün Sırri Sekati, nasihat ediyordu.
Herkes, can kulağıyla bu zatı dinliyordu.
İnsanların aczinden bahsediyordu o gün.
Åžöyleydi nasihati bu İslam büyüÄŸünün:
(Mahlukların içinde, çok acizdir bu insan.
Buna raÄŸmen o eder Allah'a en çok isyan.
Bu aciz ve zavallı halini görmeyerek,
Kendi Yaradanına karşı gelir bilerek.
Öyle çok alçalır ki, o, bu isyanlar ile,
Ondan nefret ederler, hatta ÅŸeytanlar bile.
Ne kadar şaşılır ki, Rabbi, ona bol ihsan,
Ettikçe, buna karşı o eder günah, isyan.
Kendisini yaratan, her an varlıkta tutan,
Odur hem kendisini koruyan her korkudan.
Olmasaydı kullara eğer Onun ihsanı,
Türlü tehlikelerden, kim korurdu insanı?
BeÅŸikten tâ mezara, rızkını verir de hep,
O, yine isyan eder Rabbine, niye acep?
Lakin bu aynı insan, toparlanırsa eğer,
Öyle çok yükselir ki, gıbta eder melekler.
Zira o, nefsi ile uÄŸraÅŸma neticesi,
Melekten de yukarı yükselir derecesi.
Fakat böyle olanlar, pek nadide bulunur.
ÇoÄŸu insan, maalesef nefsine maÄŸlub olur.
Ey insanlar bakınız, şudur ki ahmak insan,
O, kendi Sahibine durmadan eder isyan.
Yine de hiç görmeyip, kendinin günahını,
Araştırır daima başkasının aybını.
Kendi, her gün iÅŸler de, nice suç ve kabahat,
Ve lakin hiç üzülmez, dolaşır gayet rahat.
Halbuki bugün yarın, ecel gelip ölecek.
Ve bunların hesabı, kendinden istenecek.)
O kiÅŸi, dinleyince onun bu sohbetini,
Lezzetinden, bir ara kaybetti kendisini.
Ayılıp öptü hemen her iki elini de.
Dedi: (TalebeliÄŸe kabul edin beni de.)
Kabul olup, aÅŸk ile hizmet etti bir müddet.
Yüksek derecelere vasıl oldu nihayet.
İsmi Ahmed idi ki, hasta oldu bir zaman.
Derhal haber verdiler, üstada bunu o an.
Bir grup talebeyle, geldi onu görmeye.
Baktı ki, çok az kalmış ruhu teslim etmeye.
Dizinin üzerine, koydu onun başını.
O, gözünü açınca, gördü bu hocasını.
Sırri-yi Sekati’yi görür görmez yanında,
Kalbine, bir neÅŸe ve sürur geldi anında.
AÅŸk ve muhabbet ile, seyr ederken o onu,
Hazret-i Azrail'e teslim etti ruhunu.
Hocası, bizzat onun hizmetini görerek,
Defn eyledi kabrine, dualar eyleyerek.
|