Safvan bin Süleym hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tabiinin büyüklerindendir.
Çok namaz kıldığından ayakları ÅŸiÅŸerdi.
Ve namazlarda ağladığından, seccadesi hep ıslak olurdu.
Bir gün bazı yakınları;
- Efendim, niçin çok aÄŸlarsınız? dediler.
Cevaben;
- Kıyamette aÄŸlamamak için, buyurdu.
- O gün aÄŸlanacak mı efendim?
- Evet, ama iki kısım insan ağlamaz.
Merak ettiler:
- Onlar kimlerdir efendim?
- “Allah korkusu” ile haramdan sakınanlarla, “Allah korkusu” ile gözyaşı dökenler.
Åžu zat kimdir?
Zamanın halifesi de iyi tanır ve severdi bu mübarek zatı.
Bir gün onun bulunduÄŸu ÅŸehre gelmiÅŸti.
Vali ile ÅŸehri gezerken, bir mescitte birini bu zata benzetip, valiye sordu:
- Şu direğin yanında oturan kimdir?
- Ona Safvan bin Süleym derler.
Tahmininde yanılmamıştı.
Hizmetçisinin eline bir kese altın verip, onu gösterdi:
- Bak, ÅŸu direÄŸin yanında oturan zatı görüyor musun?
- Evet efendim.
- Bu keseyi götür, o zata ver!
Hizmetçi, elinde kese ile ona doÄŸru giderken, o, acele kalkıp namaza durdu.
Hizmetçi yanına vardığında, o namaz kılıyordu.
Oturup bekledi.
Fakat İbni Süleym hazretleri bir namazı bitirip, hemen öbürüne baÅŸlıyordu.
Hizmetçi, bir fırsatını bulup keseyi uzattı kendisine:
- Efendim, halife hazretleri bunu size gönderdi.
- NeymiÅŸ o?
- Galiba altın.
- Benim altınla işim yok kardeşim.
- İyi ama halife bunu size gönderdi efendim.
- Emin misin?
- Evet efendim.
- BaÅŸkasına göndermiÅŸ olmasın?
Garip, iki arada bir derede kalmıştı.
- Efendim sizin isminiz Safvan deÄŸil mi?
- Evet ama, sen git bir daha sor. Kime gönderdiÄŸini iyice öÄŸren.
Hizmetçi sormaya gidiyordu ki, o, pabuçlarını giyip acele çıktı mescitten.
Ertesi gün, vali kendisini görüp sordu:
- Yâ Safvan! Niçin kabul etmedin altınları?
- Bu ÅŸehirde benden daha fakirler var, buyurdu.
- Ama siz de fakirsiniz.
- Olsun, onlara verilirse daha çok sevinirim.
|