Ebu cehil katmerli öfkeler içindeydi.
Yeni Müslüman olan birini iÅŸitmeyegörsün, derhal koÅŸup caydırmaya çalışırdı onu bir yolla.
EÄŸer zenginse;
- Seni batırır, servetini yok ederiz! derdi.
İtibarlı biriyse;
- Seni rezil eder, halkın içine çıkamaz hale getiririz! gibi ÅŸeyler söyleyerek korkuturdu.
Ya fakir ve köle ise?
Onlar için yapacak tek iÅŸ vardı:
İşkence!
Nitekim kölelerden Zinnire Hatun iman edince deliye döndüler.
- “Yahu bu kölelere de ne oluyor? Bizden izinsiz nasıl din deÄŸiÅŸtirebiliyorlar?” diyorlardı.
Kesin karar aldılar:
- Bu suçu kim iÅŸlerse, en ağır cezaya çarptırılacaktır!
Ve işkenceler başladı.
Tüyler ürperten eza ve cefalar.
Bu masumlardan biri de Zinnire Hatundu “radıyallahü teâlâ anha”.
Ebu Cehil, bir gün parmaklarını garibin gırtlağına bir kerpeten gibi geçirmiÅŸ, bütün hiddetiyle bağırıyordu:
- Muhammed’in dininden dön!
- Hayır!
- Lat ve Uzza’ya inan!
- Hayır!
Ve “Kelime-i tevhidi” haykırdı:
- La ilahe illallah Muhammedün Resulullah!
Ancak iÅŸkenceler sonunda iki gözünü de kaybetti mübarek hatun “radıyallahü teâlâ anha”.
Ebu Cehil, sırıtarak yaklaştı hemen:
- Bak gördün mü? Lat ve Uzza’yı inkâr ettin. Onlar da senin gözlerini kör ettiler.
Zinnire hatun “radıyallahü teâlâ anha” feryat etti:
- Hayır! Hayır! O putların, ne kendilerine faydaları olur, ne de başkasına zararları.
Ve ekledi:
- Ama benim Rabbim, gözümün nurunu iade etmeye kadirdir.
Cenâb-ı Hak mahcup etmedi Onu.
İki gözü de açıldı hemen.
Zinnire hatun, gözyaÅŸları içinde kapandı ÅŸükür secdesine.
Ya müÅŸrikler?
Onların kalbleri mühürlüydü.
- “Bu da sihir!” deyip, geçtiler yine.
|