MüÅŸrikler, Safa tepesinde toplanmış, Velid’in tahta putuna tapınıyorlardı.
Abdullah bin Mesud da “radıyallahü teâlâ anh” uzaktan seyrediyordu onları.
O sırada Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” göründü.
MüÅŸriklerin ÅŸaÅŸkın ve meraklı bakışları arasında gelip, hakim bir yere çıkarak kutsal daveti yaptılar:
- Ey KureyÅŸliler, “La ilahe illallah” deyiniz!
Bu cümle, balyoz gibi indi beyinlere.
Kin ve öfkeleri kabardı müÅŸriklerin.
Velid, Ebu Cehil’e dönüp göz kırptı.
Hani, “Haddini bildireyim mi?” gibilerden.
Onun, “Olur!” iÅŸaretiyle yöneldi Efendimiz aleyhisselama.
Küstahça yaklaÅŸtı.
- Ya Muhammed! Hani sen demiyor muydun “Allah insana ÅŸah damarından daha yakındır” diye?
Efendimiz aleyhisselam cevap vermediler.
O devam etti:
- İşte bak, benim tanrım bana ne kadar yakın. Senin Rabbin hani? Sen de Onu göstersene.
Efendimiz aleyhisselam yine sükut ettiler.
Velid cevap alamayınca, savaÅŸtan galip çıkmış bir kahraman edasıyla yoldaÅŸlarının yanına döndü.
Ve putlarına yalvardılar.
Bu defa dilekleri kan kokuyordu:
- Ey tanrımız! Muhammedi öldürmekten baÅŸka çaremiz kalmadı. Sen bize yardım et!
O anda garip bir ÅŸey oldu.
Kâfir bir cin, o putun içine girip seslendi:
- Tamam! Onu öldürün. Ben yardım ederim size!
Kâfirler ÅŸaÅŸkın ve sevinçliydi.
ÅžaÅŸkındılar, çünkü putlarından ilk defa böyle bir ses iÅŸitiyorlardı.
Sevinçliydiler, çünkü putları yardım edeceÄŸini bildirmiÅŸti.
Bu sesi Efendimiz aleyhisselam ile Abdullah bin Mesud da “radıyallahü teâlâ anh” duydular.
İbni Mesud hazretleri sordu:
- O ses neydi ya Resulallah?
Buyurdular ki:
- O, bir cindir ki, putların içine girer. Halkı, Peygamberlerin katline teÅŸvik eder. Ama, daha evvel hangi cin bunu yaptıysa sonunda helak oldu.
Ve ertesi gün.
Allah’ın Resulü, Abdullah bin Mesud ile birlikte otururken, bir selam veren oldu.
Efendimiz aleyhisselam selamı aldılar.
Ama kimdi bu selam veren?
İbni Mesud kimseyi görmüyordu.
Nihayet o meçhul ses tanıttı kendisini:
- Ya Resulallah! Ben Müslüman cinlerdenim. Dün, kâfir bir cin, bir putun içine girip sizin aleyhinizde konuÅŸmuÅŸ. Bunu duyunca çok üzüldüm. Ve derhal yakalayıp öldürdüm onu. Åžimdi bir isteÄŸim var.
Efendimiz aleyhisselam sordular:
- Nedir isteÄŸin?
- Yarın müÅŸrikleri yine İslam’a davet edin. Ben de, o putun içine girip sizi methedeyim.
Efendimiz aleyhisselam memnun olup;
- Peki, öyle olsun, buyurdular.
Cin, sevinçle ayrıldı huzurdan.
Ertesi gün, Efendimiz aleyhisselam Safa tepesine geldiklerinde, müÅŸrikler yine toplanmış, o puta tapınıyorlardı.
Allah’ın Resulü, yüksekçe bir yere çıkıp seslendiler:
- Ey insanlar! La ilahe illallah deyiniz!
MüÅŸrikler hemen putlarına döndüler:
- Ey tanrımız! KonuÅŸ! Bize Muhammedi kötüle. Onu mahcub et!
Ancak duydukları sesle ÅŸaÅŸkına döndüler.
Çünkü konuÅŸan, Müslüman bir cindi.
Ve Efendimiz aleyhisselamı methediyordu.
MüÅŸrikler, önce ÅŸaşırdılar.
Sonra gazaba gelip;
- Olmaz olsun böyle tanrı! diye söylendiler.
Sonra hep birden hücum edip, bir anda param parça ettiler putlarını.
Hınçlarını alamayıp Efendimiz aleyhisselama saldırdılar bu defa.
Adamlar kudurmuÅŸtu sanki.
Sövenler, vuranlar, taÅŸ atanlar.
Resulullah efendimiz aleyhisselam, onların bu yaptığına karşı tek bir cümle söylediler.
Buyurdular ki:
- Ey KureyÅŸliler! Siz bana vuruyorsunuz ama, ben sizin Peygamberinizim!
Ve ayrılıp evlerine gittiler.
Mahzun ve kırık kalb ile.
|