NiÅŸabur’da vefat eden büyük Velilerden Ebu Ali Sekafi "rahmetullahi aleyh" hazretlerini, üç genç ziyarete gitti bir gün.
Bu üç delikanlı medresede okumuÅŸ,
dini bilgilerin bir kısmını öÄŸrenmiÅŸlerdi.
Oturup sohbet ettiler.
Sonra yatsı ezanı okundu.
Büyük Veli imam oldu.
Ve cemaatle kıldılar namazı.
Ancak mübarek zatın okuyuÅŸunu beÄŸenmedi bu gençler.
Güya tecvide uygun bulmadılar kıraatini.
Gece o evde misafir kalıp, üstelik aleyhinde konuÅŸtular bu “Allah dostu”nun.
Ve sabah oldu.
Abdest almak için bahçeye çıktılar.
Fakat o da ne?
“Koca bir ayı” vardı karşılarında.
Üstelik saldırmak için fırsat kolluyordu sanki.
Ne yapacaklarını ÅŸaşırıp titremeye baÅŸlamışlardı ki, o sırada mübarek zat dışarı çıktı.
Hayvan onu görünce başı önünde uzaklaÅŸtı oradan.
Aynen bir “Suçlu” gibi.
Gençler bu hali görünce anladılar hatalarını. Elini öpüp, özür dilediler kendisinden.
Ve en yakın talebesi oldu üçü de.
Ben sizde kusur görmüyorum
Bu zat, bir gün talebelerine;
- Birbirinizi çok sevin. İnsan birini severse, onda hata kusur görmez. Sevmeyince de her ÅŸeyi göze batar. İyi hallerine bile kızar, öyle deÄŸil mi?
Gençler tasdik ettiler.
- Evet hocam.
Buyurdu ki:
- Mesela ben, sizde hiç kusur göremiyorum. Çünkü sizi çok seviyorum. Seven, sevdiÄŸinde kusur görmez.
Kalb kırmamak mühimdir
Bir gün de;
- Müminin güzelliÄŸi ne ile ölçülür, biliyor musunuz? diye sordu cemaatine.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Müminin güzelliÄŸi, ne namaz kılmasıyla, ne de orucuyla belli olmaz.
- Ya ne ile belli olur hocam?
- Kalb kırmamasıyla...
|