Hindistan Evliyasından Ahmet Abdullah Radulevi hazretleri "rahmetullahi aleyh", bazen silahlarını kuÅŸanıp acele evden çıkar, bir müddet sonra dönüp gelirdi üstü başı kan içinde.
Hanımı bu hali görür, ses çıkarmazdı önceleri.
Ama bir gün, yine silahlarını kapıp, hızla çıktı.
Az sonra yine kanlar içinde gelince, hanımı dayanamadı artık.
- Efendi!
- Buyur hanım.
- Kusura bakma, sormadan edemeyeceÄŸim.
- Hayırdır, neymiş o soracağın şey?
- Sen, zaman zaman silahlanıp gider, sonra kanlı elbiselerle geri dönersin. Nedir bu hâl? Bunu bana açıklar mısın?
- Olur hanım, buyurdu. Ama bir şartla.
- NeymiÅŸ o ÅŸart?
- Sen de herkese açıklama!
- Tamam tamam, söylemem.
- Pekala dinle öyleyse. Dünyanın herhangi bir yerinde, Müslümanlarla kâfirler harbe tutuÅŸsalar, biz acele gider, müminlere yardım ederiz. Bu, bizim vazifemizdir. Åžimdi anladın mı?
- Anladım efendi.
İnsanlardan sıkıntı görüyorum
Bir gün de, bu zata biri gelip;
- Efendim, insanlardan hep sıkıntı görüyorum, ne yapayım? Diye sordu.
Cevaben;
- Öyleyse tövbe et, buyurdu.
Adam şaşırdı:
- Neden tövbe edeyim efendim?
- Çünkü insanlardan gelen sıkıntılar, kulun iÅŸlediÄŸi günahlar sebebiyledir de ondan. İnsanlardan iyilik gelirse, o da, yapılan iyi amel ve ibadetlerin neticesidir. Kime nasip olursa, Allah’a ÅŸükretsin.
Ve özetledi:
- Yani kullardan gelen iyilikler, Allahü teâlâdan, kötülüklerse nefstendir. Nefs, her fenalığın kaynağıdır.
|