Edremit’te yetiÅŸen Velilerden Somuncu Dede "rahmetullahi aleyh", bir gün bir talebesini alıp, dergahın yanındaki fidanlığa gitti.
Birlikte fidanları buduyorlardı ki, bir ara talebesine dönüp;
- Bak evladım, buyurdu. Åžu yan sürgünleri görüyor musun?
- Görüyorum hocam.
- İşte bunları budamak lazım. Bunlar budanırsa, fidanlar daha çabuk büyür ve daha çok meyve verirler, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Bir Müslüman da, nefsinin günah olan arzularını keserse, imanı daha bir nurlanır, kuvvetlenir ve parlak olur.
Sonra, yeÅŸillik bir yeri gösterdi o talebeye:
- Åžurayı görüyor musun oÄŸlum?
- Görüyorum hocam.
- Ben ölürsem, beni oraya defnedersiniz, buyurdu.
Delikanlı üzülmüÅŸtü:
- Aman efendim. Allah uzun ömürler versin size. İnÅŸallah biz görmeyiz o günleri.
Büyük Veli, mahzun bir eda ile;
- Görürsünüz, görürsünüz, buyurdu. Hem de pek yakında!
Ve o gece hastalandı.
Ve kavuÅŸtu rahmet-i rahmana.
Talebeler gözyaÅŸları içinde namazını kıldılar.
Ve defnettiler o gösterdiÄŸi yere.
Yüzünüzü ahirete çevirin!
Bir gün de bu zata;
- Hocam, huzurlu olmamız için bize ne tavsiye edersiniz? diye sordular.
Cevaben;
- Yüzünüzü ahirete çevirin, buyurdu. Yani ahireti dert edin kendinize. “Ahiret derdi” olanın, “dünya derdi” olmaz. İnsanlar Cehennem derdini bilselerdi, dünyada dert diye bir ÅŸey tanımazlardı.
Sordular:
- Ya dünyayı dert edersek efendim?
- O zaman hiç huzur bulamazsınız. İşleriniz karışık, üzüntünüz çok olur.
Önce dininizi öÄŸrenin!
Bir gün de, birkaç genç bu zata gelip nasihat istediler.
Onlara;
- Önce dininizi öÄŸrenin, buyurdu.
Sordular:
- Nereden öÄŸrenelim efendim?
- Yalnızca “Ehl-i sünnet alimleri”nin kitaplarından. Çünkü bu alimler nakli esas alırlar.
Ve ekledi:
- Kendi kafasından yazıp söyleyenleri dinlemeyin sakın.
|